ÜRÜN DİRİER, urun.dirier@aktuel.com.tr
Rekabetin en üst seviyede yaşandığı günümüzde çocukluktan itibaren diğerlerinden daha başarılı, daha akıllı, daha girişimci ve daha bilgili olmamız bekleniyor. Okullara giriş sınavları, iş mülakatları, ofis, kurum ya da işyerindeki performansımız hep bir diğerinden daha önde olmayı hedefliyor. Performans arttırmak için çeşitli ilaçlar kullanan mı dersiniz, "daha başarılı" olmayı vaat eden kişisel gelişim seminerleri mi dersiniz… "Daha önde" olabilmek başlı başına bir pazar yaratmış ve ekonomik değer kazanmış durumda. Daha önde olabilmenin en önemli şartlarından biri elbette diğerlerinden daha çok bilmek ve sürekli yeni bir şeylere maruz bırakıldığımız modern dünyada yeniyi herkesten önce öğrenebilmek, kullanabilmek. Bir öğrenci için de, bir mühendis için de, yazılımcı, doktor, girişimci, iş adamı veya fiziksel çalışan bir işçi için de aynı kural geçerli.
Daha iyi öğrenmek için uyku
Peki, daha iyi öğrenmenin uykuyla bire bir bağlantısı olduğunu biliyor musunuz? Yapılan deneyler, uykunun yabancı bir dil öğrenmekten, motosiklet kullanmayı öğrenmeye kadar her alanda etkisi olduğunu ortaya koyuyor. Hatta uykunun türü ve zamanı, İngilizce kelime hafızanızın mı yoksa motosiklet üzerinde yapabileceğiniz cambazlıkların mı güçleneceğine karar veriyor. Bu da, kendinizi geliştirmek istediğiniz alana göre stratejik bir "şekerleme" yapma çizelgesi oluşturabileceğiniz anlamına geliyor.
Uykuyla hafızanın birbiriyle olan bağlantısı ilk kez 1924 yılında iki Amerikalı psikoloğun deneyiyle ortaya konmuştu. Cornell Üniversitesi'nden John Jenkins ve Karl Dallenbach, bir grup öğrenci üzerinde "anlamsız kelimeler öğrenmek"le ilgili bir araştırma yapmışlardı. Araştırma sonuçları, öğrencilerin anlamsız kelimeleri uyku öncesi ezberlemeye çalıştıklarında daha kolayca öğrendiklerini gösteriyordu.
Bilgi derin uykuda, travmalar hafif uykuda işleniyor
Bu yıl da California Üniversitesi'nde 21 yaş ortalamasında ve 75 yaş ortalamasında olan iki ayrı grup denek üzerinde 100 yıl öncekine benzer bir deney gerçekleştirildi. Deney sonucunda her iki gurubun da SWS denen derin uyku modunda öğrendiklerini pekiştirdikleri ispatlandı. Almanya Bamberg Üniversitesi'nde yapılan bir başka deneyde ise, yatmadan önce okutulan travmatik (çocuk cinayeti gibi) olayların, uykunun hafif olan REM fazında işlenerek detaylarının hafızaya kaydedildiği ortaya konuldu.
Uyuyan başarıyor
Uykunun bisiklet kullanmak ve hızlı yazı yazmak gibi motor beceriler üzerindeki etkisi de Harward Tıp Fakültesi'nden Dr. Matthew Walken tarafından araştırılmış. Klavyede hızlı yazı yazmanın öğretildiği deneklerin bir bölümüne sonraki 12 saat içerisinde uyumaları, diğer bölümüne de uyumamaları söylenmiş. 12 saat sonra yetenekleri test edilen deneklerden uyumayanlar yüzde 2 başarı gösterirken, uyuyanların başarı oranının yüzde 20 civarı olduğu tespit edilmiş. Bir başka deneyde de İspanyolca kelime öğrenmeye çalışan öğrencilerden, çalışmalarını geç öğlen saatlerinde yapıp hemen üstüne de kısa bir şekerleme yapanların daha başarılı oldukları ortaya konmuş. Geç öğlen saatlerinde çalışıp hemen üstüne de kısa bir uyku çekmek, Türklerin de dil öğrenmek problemine bir çözüm sunabilir gibi görünüyor…
Yapay derin uyku genç kalmanın sırrı mı?
Bir de Almanya Lübeck Üniversitesi'nden uyku araştırmacısı Björn Pasch'ın yaptığı bir deney var. Pasch, bir grup deneğe bilgisayar üzerinde kart hatırlama oyunu oynatıyor. Bu sırada odaya bir gül kokusu salınıyor. Sonra denekler gece uyurken kiminin REM (hafif uyku), kiminin de SWS (derin uyku) sırasında odasına gül kokusu salınıyor. Ertesi gün olunca, derin uyku aşamasında odasına gül kokusu verilen deneklerin kartların sıralanışını daha iyi hatırladığı tespit ediliyor. Bu, derin uykunun görsel hafıza üzerindeki etkisini göstermesi açısından önemli bir deney. Aynı üniversitede, beyinde derin uyku halinin taklit edilmesini sağlayacak bir elektrikli frekans uyarı sistemi de kullanılmış. Sonucunda derin uyku frekansının yapay olarak da ortaya çıkarılabildiği görülmüş. Bu, gelecekte yaşlılığa bağlı hafıza kayıplarının bu yöntemle engellenebileceğini ve beynin gençlikteki modunda çalışabileceğini gösteriyor.