5 maddede @gokselonline’ın Twitter manifestosu *Bazıları kurşun asker, yakıp yıkıp esmek ister. Biz bu yaza hazırız da, Parkorman hazır mı? Senenin ilk festivallerine gittik geldik bile. Duyduğumuz kadarıyla Chill Out tarihinin en kalabalık kitlesini ağırlamış. Babylon Soundgarden ise her zamanki neşesindeydi bu yıl. Tabii Kings of Convenience’in sahneden seyirciye verdiği “ayarı” saymazsak. Norveçli ikili, “ne kadar çok konuşuyorsunuz, bizim nasıl bir müzik yaptığımızı biliyor musunuz” minvalinde cümleler sarf ederek konseri birkaç kez durdurdu. Durum elbette çok saçmaydı, çünkü orası Babylon değildi ve Parkorman’da bir “sessizlik politikası” olamazdı. Birçok kişi Kings of Convenience’ın kesinlikle bir festival grubu olmadığını düşündü. Ardından çıkan Devotchka neyse ki enerjiyi kotaran ekipti. Soundgarden sonrasında düşündük. Bu sene Vodafone Istanbul Calling dahilindeki konserlerin tamamı, İnönü Stadı’nın erken yıkım ihtimaline karşı Parkorman’a alındı biliyorsunuz. Ancak yapay çimler epey kötü, ortalık pek dağınık, yemek stantları –yine!- çok yetersizdi. Hani pazar günü misafir baskın eder de evi tam toparlayamaz, ortaya idareten iki üç bisküvi açarsınınız ya, onun gibi bir şeydi. Dileriz mekan için Soundgarden bir ders olur ve diğer büyük isimler için bir düzenlemeye gidilir. Fanlar kimin için çalıyor? Daft Punk’ın Random Access Memories’i son dönemin en çok konuşulan albümlerinden biri oldu. Fakat biz “Revelation 909”un üzerine domates sosu dökülen polisini anımsayan, “Da Funk”ın ayağı alçılı köpeğini ilgiyle izleyen ve “Around the World”ün klibini taklit ederken ayağını burkan bir neslin evladıyız. Çok nadir turneye çıkan grubu 2007’de bir zamanların Kuruçeşme Arena’sında hayranlıkla izlemiş olmakla da övünürüz, elbette. Peki bizim gibi Daft Punk fanları için “Random Access Memories” ne anlama geliyor? Sakin, “radiofriendly” bir albümle, artık daha çok dinlenmek isteyen, 70’ler 80’ler funk ve disko dünyasına göz kırpan bir Daft Punk. Şöyle denebilir ki, Daft Punk’ın “Discovery” döneminden ziyade “Human After All” dönemini daha çok seviyorsanız, “RAM” sizi pek kesmeyebilir. “Give Life Back to Music” iyi bir açılış ama albümün geri kalanı beklenenden de sakin. Mesela “The Game of Love” bir “Something About Us” tadında, anında vites düşürüyor. Strokes solisti Julian Casablancas’ın “Instant Crush”ı, “Giorgio bu Moroder” ve albümün kapanışını yakıp yıkan “Contact” eski Daft Punk havasını yakalayan muhteşem şarkılar. Tabii ki altın yılını yaşayan Pharrel Williams “Get Lucky” ile yılın hitine imza atmış, orası kesin. Kesinlikle tüm yıl boyunca çok dinlenecek bir albüm mü? Evet. Daft Punk fanlarını kesti mi? Hayır. maNga hayranlarına üzücü haber Geçtiğimiz hafta Mehmet Turgut’un WV Stüdyo etkinliği için Maltepe Üniversitesi’nin fırtınalı kampusuna gittiğimizde, eski maNga elemanı Efe Yılmaz ile karşılaşıp sohbet etme fırsatımız oldu. Biliyorsunuz, Efe ile grubun yolları kısa zaman önce ayrılmış, gruptan “artık dört kişi olarak yolumuza devam edeceğiz” açıklaması dışında bir açıklama gelmemişti. Yılmaz, Kadir Has Üniversitesi’ndeki Şehir Sanatları Akademisi’nde DJ’lik eğitimine devam ediyor. Yakın zamanda da “dört DJ” diye bir projesi olacakmış. Chill Out festivalde karşılaştığı maNga fanlarının “neden gruptan ayrıldın” yakınmaları yüzünden çok sıkıldığını söylüyor, kendisi. Yeni projeleriyle de maNga’ya meydan okuyacağının sinyallerini verdi o kısacık konuşmada. Anlaşılan eski grup elemanının yeniden gruba geri dönmeye hiç niyeti yok. O çoktan kendi yolunu çizmişe benziyor.