Sabah Yazarlar Kulübü'nün dünyanın önemli başkentlerinde düzenlediği panel nedeniyle Moskova'dayız.
Moskova sadece Rusya-Türkiye ilişkileri nedeniyle değil, kaosa sürüklenen yeni dünya için de önemli bir merkez.
Moskova Gazeteciler Cemiyeti'nde, moderatörlüğünü Daily Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Serdar Karagöz'ün yaptığı panele, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı
İlnur Çevik, Sabah yazarları
Doç. Dr. Fahrettin Altun ve
Prof. Dr. Kerem Alkin'le birlikte katıldım.
"
Gerilim Döneminden Derinleşen İşbirliğine: Rusya ve Türkiye" başlıklı
panelde, 15 Temmuz darbe girişiminden,
Kürt meselesine, Suriye'deki iç savaştan,
yeni dünyanın siyasi ve ekonomik geleceğine
dair birçok konu ele alındı. Şunun altını çizmemgerekiyor, Rusların ilgisi diğer ülkelerle
kıyaslandığında çok daha yoğun, samimi
ve anlamlıydı. Rusya'nın hem önemli medya
mensupları hem de devlet ve STK temsilcilerivardı.
Liste bu yüzden kalabalıktı. Dış İlişkiler Enstitüsü'nden Rusya Bilimler Akademisi'ne, Moskova Üniversitesi'nden Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'ne çok sayıda kurum ve medya temsilcisi, o kadar çok Türkiye'ye dair soru sordu ki, vakit nedeniyle soruları yarıda kesmek zorunda kaldığımıza üzüldük.
Nelerin merak edildiğine gelince...
Türkiye ile Rusya'nın Avrasya Birliği kurup kuramayacakları, Türkiye'nin Kürt meselesinde bir yol haritası olup olmadığı, Rusya- Türkiye ilişkileri geliştikçe terörün artıp artmayacağı ve DEAŞ'la mücadelenin nasıl gittiği en çok merak edilen sorulardı. Bu sorulara elbette kendi ölçülerimiz içinde cevaplar verdik.
Cevaplara gelen tepkiler de olumluydu.
Ancak hiç beklemediğimiz ve hepimizi şaşırtan şey FETÖ'nün Rusya'daki durumuydu.
Konu önemliydi ve biz Rusya'daki FETÖ etkisinin AB ülkeleri kadar olmadığını biliyorduk.
Ama tersini öğrendik. Soru da zaten AB ülkelerindeki algının uzantısı olarak geldi;
Gülen nasıl suçlar işledi ve 15 Temmuz darbe girişiminin delili var mı?
Bırakın FETÖ'cülerin geçmişte yaptıklarını, 15 Temmuz gecesi halka kurşun sıkılmasına.
F-16'larla Meclis'in bombalanmasına, suçüstü yakalanmalarına rağmen hâlâ, hem de Rusya'da böyle bir algının sürmesi akıl alır gibi değil. Bunun nedenini Azerbaycan Medeniyeti İnkişafı ve Azerbaycan Kongresi Moskova Direktörü
Şamil Tagi'den öğrendik.
Ona göre Rusya'da değil Tataristan'da okulları kapatılmıştı. FETÖ mensupları ise hâlâ Rusya'daki üniversite çevresinde, STK'larda ve medyada etkiliydiler.
Bunun nasıl olduğunu
Tagi şöyle anlatıyordu:
"Fetullahçılar 1998'den beri burada faaliyet gösteriyor. Buraya 1993'te Azerbaycan ve İstanbul'dan geldiler. İlk yaptıkları iş Azeri diasporasının içine girmek oldu.
İçeriden diasporayı el geçirdiler. Bu nedenle hem üniversitede hem de diğer eğitim alanında çok adamları var. O yıllarda Tataristan'da okulları kapatıldı. Buradaki okulları ise farklı adla yürüttüler. Her şeyi Azerbaycan Rus Dayanışma Merkezleri adına yapıyorlar.
Partilerin alt örgütlerine kadar girmişler.
Ben kaldığım için biliyorum, Işık Evleri hâlâ var. İşadamları para desteğini sürdürüyor.
Bunlara karşı etkili bir mücadele yürütülmüyor.
Tabii Azerbaycan'da daha da güçlüler." Gördüğünüz gibi FETÖ sadece ABD'nin kapsama alanı olan ülkelerde değil, okullarının kapatıldığı, hatta Devlet Başkanı
Putin'in açık tavır aldığı Rusya'da bile varlar. FETÖ ile mücadele hafife alınmamalı.
Panelin gerçekleşmesini sağlayan Sabah Kurumsal İletişim Müdürü Fecir Alptekin'e, katkılarından dolayı da Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğü'ne teşekkürler.