Ali Bayramoğlu

23 Aralık 2015, Çarşamba

Esas olan kervanın yürümesidir...

Türkiye'de siyasal alanda hem kronik hem dönemsel sıkıntılar var.
Siyasi dokusu kuvvetli bir yargı yapısı, faydacı zihniyet, ilke algısındaki zayıflık, ataerkil siyasi gelenek kronik sorunlar arasında.
Dönemsel sorunlar arasında kamu otoritesi birey ilişkilerinde, özellikle uygulamada gerginlik ve sertlik ciddi bir tartışma konusu olarak yer alıyor. Basın özgürlüğüne ilişkin eleştiriler var. Can Dündar'ın tutuklu yargılanması, şu anda Silivri'de bulunması buna örnek.
Bir geçiş dönemi yaşanıyor. Anayasa değişikliği ve Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi sonrası, siyasetin merkezi hükümet ve Beştepe arasında bir alana oturdu, hatta bir çok konuda Beştepe, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a kaydı. Bu fiili durumun nasıl bir uygulama modeli ve bir teamül oluşturacağı, ideal olarak nasıl bir yasal düzenlemeyle kuşatılacağı ülkenin önemli bir meselesi...
Bir ayağı iyice Ortadoğu'ya uzamaya başlayan Kürt sorunun düne oranla daha çetrefil. Siyaset yolları tıkanıyor. Türkiye'nin Güneydoğu'su örtülü bir savaş yaşıyor. Bunun gölgesi bölge halkının, demokrasinin üzerine düşüyor.
Bu ülkenin sorunlar ve sert konular açısından mevcut koşulları bunlar. Konjonktür bu.
Buna rağmen Türkiye 23 ayda 4 seçimi büyük bir başarıyla gerçekleştirdi, hiç bir meşruiyet tartışması söz konusu olmadı. Demokratik düzen kimi esas olarak hiç aksamadı.
Bölge koşulları hem Türkiye hem Avrupa açısından karşılıklı yeniden yakınlaşmaya yol açtı. Mali fasıldan sonra sırada, Kıbrıs sorununun git gide yaklaşan çözümüne bağlı olarak muhtemelen yargı faslı var. Bu, Türkiye'nin en çok ihtiyaç duyduğu ve siyasi iklimi ciddi şekilde değiştirecek yeni bir reform dalgası demek. Yukarıda saydığımız sıkıntı ve sorunların önemli bir kısmına neşter atabilecek düzenlemeler demek.
Kasım seçimlerinden sonra hükümetin tutturmaya çalıştığı temel eksen kutuplaşma iklimine ket çekmek ve reformlara geri dönmek...
Cumhurbaşkanlığı'nda ise yeni dönem modeli için kurumsal ve yapısal yeni bir oluşumun, çalışma hazırlığının izleri görülüyor.
Dış politikada İran ve Rusya faktörü, Türkiye'nin İslam ve Batı dünyası arasında daha dengeli bir dış politika izlemesine zemin hazırlıyor.
Bunlar sert v kronik sorunlar kısmen telafi edebilecek gelişmeler...
Bunun yanında ortada bir de teatral durum var.
Kendilerini 12 Eylül rejimi koşullarında yaşadığına inandırmış bir kesim, rejime öfke içinde ve onunla mücadele ediyor. Siyasi iktidarla anılan her şeyden, her kişiden nefret eden, Türkiye'yi dışarıya şikayet eden, cezalandırılmasını, terbiye edilmesini isteyen gürültülü, oryantalist bir grup var. İç ve dış basında basında, içerideki ve dışarıdaki kimi kulislerde, diplomasi çevrelerinde zaman zaman sesleri yüksek çıkıyor.
Örneğin Almanya Başbakanı Türkiye'ye geleceği ilan edildiğinde, bir grup akademisyen "gelmemesi gerektiğini, bunun mevcut rejimi meşrulaştıracağını, seçim öncesi ona destek anlamına geleceğini" söyleyen imza attığı bir mektup yazabildi.
Son olarak Ara Güler, Türkiye'nin yaşı 80'in üzerindeki efsane fotografçısı Ara Güler, Tayyip Erdoğan ve ailesinin ftograflarını çekti diye, ona öfke kustular. Cumhuriyet gazetesi "Ara'ki bulasın" diye bir başlık atabildi.
Pataloji eleştiriyi de geride bırakır hale geldi.
Esas olan kervanın yürümesidir...

SON DAKİKA