Hüseyin Kaya

Hüseyin Kaya

20 Ekim 2016, Perşembe

Bir kaç cümledir söyleyeceklerimiz

Köşe yazmak uzmanlık isteyen bir iş değildir olmamalı belkide.

Elbette uzman kişler de köşe yazmaktadır.

Dış politikada, ekonomide daha dar ve somut teknik alanlarda köşe yazısı yazan yazarlarımızda var.

Ama basın kamuyu daha çok haberdar eden bir alanı ifade ediyor.Politik bir tavır ya da görüş dayatan bir içeriğe dönüşünce başka alanları tahkim etme ve yönlendirmeye kadar varıyor iş.

Bu da demokrasilerde yetki karmaşasını beraberinde getiriyor.

Tartışılan 4.kuvvet medya konusu da buradan ortaya çıkıyor.

Tabi medyanın önemi bu sefer siyasetin başta olmak üzere iş dünyasının ve bir çok yapının el attığı bir konu haline dönüşüyor.

Medya ile neler kotarıldığına hepimiz tanığız.

28 Şubat sürecinin ana motoru medya idi.Sivil ve askeri bürokrasi ve iş dünyası medyanın gerisinde kalmış idi.

Yine Ergenokon sürecinde diğer bir çok medya organını arkasına alan o zaman cemaat medyası diye tanımlanan yapının nasıl bir rol oynadığı görülmüştür.

Yurt dışı medyasının ülkemiz de dahil bir çok ülkenin iktidarlarını belirleme insiyaki ile hareket ettiklerini en son 15 Temmuz darbe girişiminde gördük.

Yani medya işlevsel ve etkisi nedeniyle artık siyasi iktidarların, iş dünyasının, cemaat benzeri yapıların, uluslar arası güçlerin ilgisiz kalamayacakları bir alan olmuştur.Hatta bu merkezler kendilerine ait medya oluşturmuşlardır.

Oturmuş sağlıklı devlet yapılarına uygun olmayan bu durumun bir yandan kaçınılmazlığı meselesi de ayrı bir konudur.

Bir taraftan medyayı elde etme veya tutmaya yönelik bu tutum başkaca sorunları da beraberinde getirmektedir.Bir yönüyle eğer bir siyasi tutumun medyasından bahsetmeye başlamışsak aynı zamanda o medya alanının sorumluluğu gibi bir durum da siyaseten mesuliyet doğurmaktadır.

Onun gazetesi bunun tetikçisi gibi durumlar bu yüzden çokça görülmektedir.

Başka bir husus ise basın medya özgürlüğünün cari ve fakat sorumluluğun ıskalandığı bir gündemi yaşıyoruz.Yani herkes özgürlüğünden feragat edebilir ama gazeteci asla baskısı hala devam etmektedir.Elbetteki yaptıkları görevin özellikleri gereği hassas olunmalıdır.Ama bu özgürlüğün çokça suistimal edilmesine de sebep olmaktadır.

Anlam ve amaç itibariyle basın kamu oyunu bilgilendirir ve olaylar konusunda özgür bir değerlendirme oluşmasına katkıda bulunur.Esas budur.

Şimdi gazetecinin bütün olup bitenler karşısındaki tutumu ise bir kaç cümleyle olup biteni yorumlama belki olayların gidişatına gazetecilik hissiyatın katarak bir noktaya kadar farklı düşünme yolunu aralamaktır.

Bu haliyle bakarsak bugün köşemizde bir kaç cümle bir şey söylemeyi hak eden konular var.

MUSUL İŞİ DEVAM EDİYOR.

Musul meselesi en önemli gündemlerimizden. Koalisyon güçleri dediğimiz altmışı aşan Musul'u DEAŞ tan kurtarma ortaklığı var.Yani böyle bir şeyi bir de Çanakkale de görmüş gibiyiz.Buna gerek var mı? Ne oluyor da iş Musul olunca böyle oluyor.ABD sözcüsü açıklamasında İrak'ın meşru yönetimi ibaresini sayısız defa kullanmasına neden olan düşünce ne?Bu elbette açık.Musul daha yüz senesi dolmayan Misakı Milli konseptimiz de olan nüfusunun önemli kısmı Türk diğer yandan neredeyse toplamı müslüman.Burası bu kadar koalisyonu kaldırmaz.Bir de Musulu kendilerini müslümanım diye tarif eden bir örgütten kurtarmaya çalışıyorlar.Musul bütün halleriyle Türkiye'nin en etkin söz söyleyeceği bir yerdir.Tarih bütünlüğü, coğrafi etnik ve dini kader ve mecburiyetler bunu gerektirmektedir.

FETÖ SORUŞTURMASINDA SON DURUM

Soruşturmanın azalmakla beraber sürdüğü toplanan delillerden yeni şüphelilere ve suçlara ulaşılmaktadır.Cumhurbaşkanı bir süre önce "at izi iti izine karıştı"uyarısı yapmıştı.En son açıklama da bunu nakzeden bir şekilde gelişti."Mağduriyet yok" diye.Bu bir biriyle çelişen durumlar olarak anlaşılmamalı.Her ikisini bie cümle içinde söyleyelim."FETÖ soruşturması yapılırken mağduriyetlerin oluşmaması için azami dikkat edilirken mağduriyet savunmaları ile de soruşturmanın sulandırılmasına sebep olunmamalıdır.Kanaatimiz konunun bu şekilde anlaşılmasıdır.Bir uyarı dün itibariyle gelen bilgilerde bazı önmeli kurumlarda FETÖ ile etkin mücadele edenlerle ilgili de iltibasa sebep olacak raporlamalar ve listeler oluşturulmuştur.Ve hatta bu listelerde darbeye direnerek kurumunu teslim etmeyen şehitlerimizin de isimleri varmış.Bu çok büyük ve vahim hatadır.İdarenin yönetme becerisi takdir hakkı gibi tüm kriterler yokmuş gibi bu soruşturma yürütülemez.Gerçekten becerikli mücadelecileri kırmış oluruz.Sonuçta hak her zaman kendini ortaya koyan bir gücü adıdır vesselam.

SON DAKİKA