Hadi soralım kendimize.
Etrafınızda görüp tanıdığınız ve asla kendilerine bir zarar isabet etmeyeceğini düşündüğünüz kimler vardı?
Yaşadığınız kasabada, ilçede, şehirde hatta ülkenizde bu kişilerden kat be kat daha korunaklı kimler vardı?
İtibarları, paraları, dostları, mevkileri kısaca sahip oldukları ne varsa hiç biri işe yaramadı.
Hak ve hakikat adına söyledikleri de bir yalan olarak kendilerine yük oldu.
Neden böyle oldu?
Hak adına hak ile batılı karıştırmakta tereddüt etmediler.
Nefisleri yaptıklarını kendilerine güzel gösterdi.
Şeytanı iyiliklerine ortak ederek kaybedenlerden oldular.
Başlarına bela gelince de vesvesesine aldandıkları tarafından yapayalnız bırakıldılar.
Çünkü kutsalı işlerine geldikleri gibi değerlendirip kurtuluşa ereceklerini zannediyorlardı.
Merhamette ve iyilikte haddi aşan bir büyüklenme hezeyanına kapılmışlardı.
Tevazuunun kibriyle sersefil oldular.
Karıncaların ansızın akrebe dönüşüp yeryüzünü istilaya kalkışmasını yaşattılar.
Bu akıbetin nedenleri üzerinde düşünmek ve sonrasında ders almak vaktidir.
Hakikatin ölçüsüne ilişkin gafletlerimiz yok mudur?
Bir sonuç vermeyecek kinlerimiz
Ateşi hazırlatacak öfkemiz
Yükselmek için alaşağı ettiğimiz şahsiyetimiz
Düşmemek için hileden ibaret korunaklarımız
Gelecek endişesinden kaynaklı biriktirmelerimiz
Vicdanın mahkûm ettiği riyakâr tutumlarımız
Endişeyi savuşturacak hasetlerimiz
İşimize yarayan haksızlıklar
Evet saydıkça midemizi bulandıran daha nice ayıplarımız
Kötülük dört bir tarafımızı sarmışken
Sıyrılıp çıkamaz isek bu cendereden samimi bir dua ardından
Biliniz ki; düşmanlarımızla cenk etmeye fırsat vermeyeceğiz.
Kendi ellerimizle ateşe atılmışlardan olacağız.
İnsanlığımız ve özgürlüğümüz yani imanımız dışında sahip olduğumuz neyin önemi var.
Sahip olduklarınız korumaya çalıştığınızla birlikte şahsiyetinize de alıp götürürse ne yapacağız?