İdris Kardaş

İdris Kardaş

26 Mayıs 2017, Cuma

İnsan hakları illüzyonları

15 Temmuz darbe girişimine katılan teröristlerin davaları sürüyor. Davalara giren avukatlara ve gazeteci arkadaşlarımı aradım. Acaba sanıklar kendilerine yönelik işkence iddiaları ile ilgili bir şeyler söylediler mi diye. Öyle ya, dünya 15 Temmuz'daki darbeye karşı direnişi görmek yerine, darbeci teröristlere yönelik işkence iddialarını gündeme taşımıştı. Bu konuda sanıkların söyleyecekleri önemliydi. Ancak bu konuda hiçbir açıklama olmadığını öğrendim. Zaten günlerdir davaları takip eden basında da bu yönde bir habere rastlamadım. Peki o zaman bu iddialar nereden çıkmıştı? Raporlarda ne yazıyordu yada daha doğrusu ortada herhangi bir rapor var mıydı? 15 Temmuz sonrasında küresel insan hakları merkezlerinin açıklamalarına ve sonuçlarına birlikte bakarak cevap arayalım.

İlk olarak Af Örgütü'ne bakalım. Af Örgütü'ünün geçtiğimiz yıl bütçesi 279 milyon Euro. Yani 1 milyar 116 milyon TL. Eski hesaba göre 1 katrilyon 116 trilyon lira. Dünyanın en saygın insan hakları örgütlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Örgütün ilk açıklaması 16 Temmuz'da geliyor. Başlık: "Türkiye: Başarısız darbe girişimi sonrasında haklar korunmalı."

19 Temmuz'da bir açıklama daha yapıyor Af Örgütü: "Darbe girişimi ve sonrasındaki baskının ardından insan hakları ağır tehlike altında"

25 Temmuz'da uluslararası bir medya kuruluşunun yayınladığı haberden alıntı yapalım. Af Örgütü: "Türkiye'de 15 Temmuz'daki darbe girişimi sonrası gözaltına alınanların bazılarının dövülüp işkenceye maruz kaldığı yolunda güvenilir kanıtlar olduğunu bildirdi."

Af Örgütü'nün elindeki güvenilir kanıtları üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen hiçbirimiz hala görmedik. Çünkü Af Örgütü bu konuda herhangi bir rapor yayınlamadı. Sadece yukarıdakine benzer açıklamalar yaptı. Peki sonuç ne oldu diye soracak olursanız, hemen söyleyeyim. Dünyanın en önemli medya kuruluşları hala, Af Örgütü'nün Türkiye'de işkence yapıldı açıklamasını baz alarak yayın yapıyorlar. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya basını aylarca, Türkiye işkence yaptı yazılarıyla analizleriyle doldu. İspat yok, delil yok, açıklama yok, rapor yok. Anlaşılan bunlara gerek de yok.

Bu arada Af Örgütü ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında geçen tartışmayı da yeri gelmişken netleştirelim. Erdoğan Ağustos ayında Baro Başkanları'na yaptığı konuşmada, Af Örgütü'nün darbeciler için endişelenmesini eleştirmişti. Af Örgütü de; "biz ilk önce darbeyi kınadık" minvalinde açıklama yapmıştı. Ancak yukarıda da alıntıladığım üzere ilk açıklamaları 16 Temmuz'da oldu ve darbeyi kınamak bir yana , darbecilerin mesnetsiz işkence iddialarıyla endişe duymuşlardı.

Gelelim başka bir küresel insan hakları kuruluşuna. Geçen yıl bütçesi 190 milyon dolar, yani 678 milyon TL, eski hesaba göre de 678 trilyon olan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin açıklamalarına. Kurumun başındaki Yüksek Komiser Zeid Raad el Hüseyin'in açıklamasına bakalım. "Türkiye'deki intikam isteği dizginlenmeli" cümlesiyle gazetelerin başlığına çekilen bir açıklama yapmış, el Hüseyin. Haber ise şu ifadelerle bitiyor: "Zeid, Türkiye'de gözaltına alınanların işkenceye uğradığına dair kendisine bazı iddialar ulaştığını belirtti." Evet yanlış duymadınız. Yıllık 678 milyon TL bütçesi olan BM İnsan Hakları Komiserliği kendilerine gelen bazı iddialarla Türkiye'yi suçluyor. Rapor yok, kanıt yok. Bunlara gerek de yok. Sonuç ne mi oldu? Dünya medyası aylarca BM İnsan Hakları kurumunun açıklamalarını baz alarak analizler, haberler yaptılar.

Çok uzadı ama İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne değinmeden bırakmak olmazdı. İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) yıllık bütçesi 210 milyon Euro. Yani 850 milyon TL. Eski hesapla 850 trilyon lira. Kurumun başında Kenneth Roth var. 15 Temmuz darbesi olduğu andan itibaren çok yoğun bir şekilde kişisel hesabından twitler attı. Yaklaşık 7 gün boyunca izledim. 45 twit attı ve bunların 40'ı Erdoğan'ı suçlayan makaleler ve yazılardı. Darbede hayatını kaybedenler ve yaralananlar konusunda tek bir endişesi dahi olmadı. Peki kurumsal olarak ne dedi yıllık bütçesi 850 milyon TL olan İnsan Hakları İzleme Örgütü. Darbe sonrası ilk resmi açıklama 19 Temmuz'da geldi. Açıklamada şu başlık atılmıştı. "Türkiye: Darbe girişiminin ardından, haklara ve hukukun üstünlüğüne saygı gösterin."

40 yıla yakın çalışmalar yapan dünyanın en önemli insan hakları kuruluşlarından HRW; büyük bütçesine rağmen söylentilere göre bir açıklama yapmıştı. Kanıt yok, belge yok, rapor yok. Ayrıca darbede hayatını kaybedenler ve yaralananlar için kaygı duyan bir açıklama yapmak yerine, darbecileri koruyan bir açıklama yapmıştı. Yine dünya medyası bu pahalı örgütün açıklamalarıyla yola çıkarak aylarca Türkiye'de işkence var diye analizler-haberler yaptılar.

Onlarca yıldır çalışmalar yapan, katrilyonlarca harcama gücüne sahip olan küresel insan hakları kuruluşları birer illüzyondan ibaret görünüyor. Tüm zemin, uluslararası politika hesapları ve parayla kaplı. İnsan hakları ilkesi, devletleri ve grupları bir dizayn aracı olarak egemen güçlerin elinde adeta bir silaha dönüşmüş durumda.

Peki küresel insan hakları örgütleri, yılların güvenirliğini neden tehlikeye atma pahasına; Türkiye'ye ve kişisel bir mesele haline getirdikleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu kadar temelsiz bir şekilde saldırma hırsına sahipler? Bunu sonraki yazıya bırakalım en iyisi.

SON DAKİKA