İdris Kardaş

İdris Kardaş

07 Haziran 2017, Çarşamba

Operasyon: Katar

İsrail istihbarat kaynakları: "Bu son yüzyılın büyük bir istihbarat felaketidir. Dünya istihbarat birimleri tarihinde bir benzeri yoktur. Hatta Nazilerin İkinci Dünya Harbi sonrası çöküşünde ve 90'lı yıllarda Doğu Almanya'da Komünist rejimin bitişinde dahi benzeri yaşanmadı."

Haziran 2007 tarihli bu haberde bahsedilen felaket kavramı; Hamas'ın, Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas ve eski İçişleri Başkanı Muhammed Dahlan'ın karargahında ele geçirdiği istihbarat belgelerini tanımlamak için kullanılmıştı.

Peki, yaklaşık bin 600 adet olduğu açıklanan bu belgeler neden bu kadar önemliydi?

Yetkililer ve daha sonraki yıllarda Katar merkezli medya kuruluşu El Cezire'nin peyderpey açıkladığı bu belgelerden bir kısmı; İsrail'in yabancı istihbaratlar ile ortak operasyonlarını, İsrail'le ortak çalışan Filistinli yetkililerin adlarını, silah ve kara para transferini içeriyordu. Ancak daha çarpıcı olanları da vardı. Yaser Arafat'ın Dahlan tarafından zehirlenme olayı bunlardan en önemlisiydi. Mahmud Abbas 2014 yılında Arafat'ın, Dahlan tarafından zehirlendiğini kamuoyuna açıkladı. İçişleri Bakanı Dahlan ile ilgili belgeler bununla da sınırlı değildi. İsrail ile çok yakın ilişkide olduğu, Mossad ile ortak çalıştığı belgeleri ile Hamas'lılara yönelik olarak Dahlan'ın bizzat yönettiği işkence kayıtları bulundu. El Fetih liderleri, komutanları ile Mossad ve CIA arasındaki ilişkileri ortaya koyan sayısız evrak bulundu. Dahası, birçok Hamas siyasetçisine yönelik suikastlarla ilgili bilgiler elde edildi.

Bu belgelerin odağındaki isim Filistin İçişleri Bakanı Dahlan'dan başkası değildi. Mısır, BAE, Libya, Tunus, Ürdün, Karadağ, Sırbistan ve daha birçok ülke yönetimleriyle çok yakın ilişkiler içerisinde olan isim Dahlan. Mısır'daki Sisi darbesinde büyük payı var. BAE destekli birçok medya kuruluşunun da sahibi. Bu kuruluşlar aracılığıyla aralarında Türkiye ve Katar da dahil birçok ülkede müthiş algı operasyonlarını yönetiyor. Sadece medya değil, sosyal kuruluşlar, sivil toplum ve siyasi hareketleri finanse ederek devletlere operasyon yapıyor. Dahlan, ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zâyed Âl-i Nahyan'ın danışmanı. Kişisel serveti yüz milyonlarca dolarla ifade ediliyor.

Dahlan ismini Türkiye olarak birçok kez duyduk. Ancak bunlardan en önemlileri herhalde 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ve BAE Washington Büyükelçisi'nin e-maillerinin sızması sonrasında duyduklarımız oldu.

30 Temmuz 2016'da, yani darbeden hemen sonra Türkiye'yi çok iyi tanıyan, İngiliz The Guardian gazetesinin eski editörü David Hearst, Genel Yayın Yönetmeni olduğu Middle East Eye'da bir makale yayınladı. 15 Temmuz darbe girişiminden haftalar önce BAE hükümetinin FETÖ'ya para aktardığını, para transferi için bir aracı belirlediğini ve bu aracının da Muhammed Dahlan olduğunu yazdı. Dahlan'ın Fetullah Gülen ile iletişim kurmasına, ABD'de yaşayan Filistinli bir iş adamının yardımcı olduğunu aktaran Hearst, bu iş adamının kimliğinin Türk gizli servisi tarafından bilindiğini de belirtti.

Dahlan'ın, 15 Temmuz darbesi ile ilişkisi olduğu söylenen yazının mürekkebi kurumadan Ağustos başında, Fethullah Gülen, BAE tarafından finanse edilen ve Dahlan'ın sahibi olduğu El Gad kanalında demeç verdi. Gülen-Dahlan ilişkisini de ispatlayan bu yayında Gülen, Batı'nın Türkiye'ye müdahale edilmesi gerektiğini açıkça söylemişti.

Gelelim Dahlan'ın merkezde olduğu, Katar ve Türkiye'yi de yakından ilgilendiren diğer güncel konuya. BAE Washington büyükelçisinin e-maillerinin sızdırılması olayına yani. Katar'a yönelik bugün gerçekleşen operasyonun ne amaçla yapıldığını en net şekilde gösteriyor bu yazışmalar.

Büyükelçi'nin e-maillerinde en dikkat çeken yazışmalar; İsrail yanlısı Demokrasiyi Savunma Vakfı (FDD) ile yakın ilişki içinde olduğunu ve Türkiye ile Katar'a karşı ortak politikalar geliştirmeye çalıştıklarını gösteren yazışmalardı. FDD'nin finansmanını; İsrail Başbakanı Netenyahu'nun sıkı dostu ve Trump'ın seçim kampanyasının en büyük destekçilerinden milyarder Sheldon Adelson sağlıyor. FDD'nin son yıllarda hedefe aldığı ve terör örgütlerine destek veriyorlar diye algı operasyonları yaptığı iki ülke var. Türkiye ile Katar. Zaten az sonra BAE büyükelçisi ile FDD yöneticileri arasındaki yazışmalarda da bunu çok açık göreceğiz.

Gelelim yazışmalara. Büyükelçi'nin yazıştığı iki isim var. FDD'nin CEO'su Mark Dubowitz ve Kıdemli Danışmanı John Hannah.

Sırayla gidelim. ABD'nin eski başkan yardımcısı Dick Cheney'nin ulusal güvenlik danışmanı John Hannah adını 15 Temmuz darbesi gerçekleşmeden hemen bir ay önce duyduk. Hannah 15 Haziran'da Foreign Policy'de; "Türkiye'de hala bir darbe riski var. Türkiye, yoldan çıkan bir NATO müttefiki ve er yada geç bir hesaplaşma günü ihtimal dahilinde" şeklinde bir makale kaleme aldı. Makalenin neden bahsettiğini bir ay sonraki darbe girişiminde maalesef gördük. Darbenin işaret fişeği olan bu makalede Hannah şu cümleleri de rahatlıkla kurabiliyordu. "Erdoğan'ın Türk siyaseti üzerindeki mutlak hâkimiyeti göz önüne alındığında sorunun büyük bir kısmı Erdoğan'ın ta kendisi. Görevi bıraksa ya da daha kontrollü bir şekilde hareket etse çok daha iyi şeyler olabilir. Ancak her ikisi de çok düşük bir olasılık."

BAE ile FDD yetkilileri arasındaki yazışmaların içeriğine gelelim. Yazışmalarda her iki tarafın da Arap Baharından endişe ettiklerini, Katar'ın Müslüman Kardeşler ve Hamas'a verdiği desteği "teröre destek" olarak yorumladıklarını ve bunun için önlem alma ve Amerikan politikalarını etkileme hedefi güttükleri anlaşılıyor.

Bir diğer yazışmada ise 11-14 Haziran tarihlerinde FDD'nin BAE devlet yetkilileriyle gerçekleştirmeyi planladığı bir konferansın gündem maddeleri tartışılıyor:

"Türkiye'deki gelişmelerin değerlendirilmesi, Erdoğan'ın başkanlığının doğuracağı sonuçlar, Erdoğan'ın bölgedeki rolü ve hedefleri, Kürt Meselesi, Türkiye'nin zikredilen ülkelere yönelik politikaları, ABD ile BAE'nin, Türkiye'yi daha iyi davranış sergilemeye yönlendirmek ya da mecbur etmek için atabileceği adımlar, Siyaset, ekonomi ve güvenlik açısından kullanılabilecek araçlar"

Gelelim BAE ve Hannah arasındaki 15 Temmuz hakkındaki e-maile. Hannah'ın, "Merhaba Büyükelçi. Size bir makale yolluyorum. Orta büyüklükte bir Türk gazetesi, FDD ve BAE'yi bazı başkalarıyla birlikte Türkiye'deki darbenin arkasındaki komplocular arasında zikretmiş. Sizinle birlikte anılmaktan onur duydum." ifadesi açıkça 15 Temmuz darbesinin arkasında hangi odakların olduğunu ortaya koyuyor. Ancak burada eksik bir parça var. Esas oğlan Dahlan bu ilişkilerde yok mu acaba? Hemen bir diğer e-maile gidelim. FDD yetkilileri Büyükelçi'den Dahlan ile bir görüşme ayarlamasını talep ediyorlar.

FDD yetkilileri Dahlan ile konuşacak konuları da şöyle özetliyorlar. Katar üzerinde tartışmalar, Müslüman Kardeşler ile bağlantısı, özellikle Katar TV kanalı El Cezire'nin durumu. El Cezire için de kaos ve teröre yardım ediyor iddiasını da maillerde bulmak mümkün.

Dikkat ederseniz, bu e-maillerde Katar üzerine konuşulan tüm konular dün itibariyle Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı'nın Katar'ın uygulamasını istediği başlıklardı.

Müslüman Kardeşler ve Hamas'a desteğini kesmesi, El Cezire'nin kapatılması isteği ve diğer başlıkların tamamı FDD yetkilileri ile BAE büyükelçisi arasında geçen konu başlıkları.

Bu başlıklardan Müslüman Kardeşlerin terör örgütü ilan edilmesi ve desteğin kesilmesi başlığını 15 Temmuz'a da kontrollü darbe diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seslendirdiğini de eklemek istiyorum ki fotoğraf daha da netleşsin.

Hamas'a darbe, Mısır'da darbe, Libya'da iç savaş, 15 Temmuz darbe girişimi ve şimdi de Katar'da darbe planları. BAE, Dahlan, FDD ve diğer tüm aktörler tam bir bütünlük içinde çalışıyorlar. Peki temel amaç ne? Müslümanların kendi kendilerini yönetebilme, yani bağımsız olabilme, yani gerçek anlamda demokrasi içerisinde yaşayabilme ihtimalini ortadan kaldırmak. Müslümanları terörizm ile eşitlemeye çalışmak.

Kendi halklarından korkan Arap liderlerin tamamının Katar'a karşı operasyona destek vermesi, 15 Temmuz konusunda sinik durması, Mısır'daki darbeyi desteklemesi, Müslüman Kardeşleri, Katar ile ilişkileri donduracak kadar hayat meselesi yapması hep kendi otoriter yönetimlerini korumak için. Onlar kendi koltuklarını korurken, küresel vesayet odakları da bölgeyi Dahlan ve darbeci Gülen gibiler eliyle yönetmek için daha çok çalışacaklar. Tam bu noktada 15 Temmuz'daki direnişimizin değerini anlamak, anlatmak için kelimeler yetmez.

SON DAKİKA