İdris Kardaş

İdris Kardaş

24 Haziran 2017, Cumartesi

Bu fotoğrafta yanlış bir şey yok mu?

Küçük Duru Mamak Cezaevi'ndeki ziyaret sırasında babasına: "Hadi bahçede, yakan top oynayalım" dedi. Babası onu kırmadı. Oynamaya başladılar. Albay Murat, kızının attığı topu tutmaya çalışırken, diz üstü düşüp kafasını yere çarptı. Babasını yerde baygın gören Duru çığlık çığlığa kalarak babasına sarıldı. Babası zorla gözlerini açıp, iyiyim' dedi. Duru babasına, 'Baba söz bir daha yakan top oynamayacağım' dedi.

Gerçekten de Duru'nun babası ile oynadığı son oyundu bu. Balyoz davasında 16 yıl hapis cezasına çarptırılan Kurmay Albay Murat Özenalp, ailesinin kendisini ziyaret ettiği açık görüşte beyin kanaması geçirmiş ve hayatını kaybetmişti. Vasiyeti üzerine Umre'de giydiği ihramı kefen olarak sarıldı. Ölümünden bir buçuk ay sonra Anayasa Mahkemesi Balyoz davasını bozdu ve yeniden yargılama sonucunda o da 236 sanığın tümü gibi beraat etti.

23 Şubat 2010 tarihinde Balyoz davası kapsamında göz altına alınmış ve tutuklanmıştı emekli Tuğamiral Cem Çakmak.18 yıl hapis cezasına çaptırılmıştı. Üç yıl cezaevinde kaldıktan sonra akciğer kanseri teşhisi konulunca tahliye edilip Ankara GATA'da tedavi altına alındı. Bir süre sonra da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Çakmak, bir röportajında "Beni bu 3 senelik hapis döneminde yıkan iki şey oldu. Bunlardan bir tanesi kızımın gelinliğiyle Hasdal'a gelmesidir. Hayatımda hiç kendimi o günkü kadar aciz hissetmedim. O gün kendi kendime bir söz verdim. Bunu bana yapanlardan öyle bir hesap soracağım ki. 'Hiç vazgeçmeyeceğim. Onların yargılandığı mahkemelere her gün gideceğim' dedim" ifadelerini kullanmıştı. O da FETÖ'nün kumpaslarının kurbanı olan diğer arkadaşları gibi Balyoz davasından beraat etmişti.

"Herkes aşağıya indi Ali de aşağıdaydı. Ama sonra geri gelmiş. Hiçbir yere bakmadan doğrudan banyoya gitmiş. Silah sesini duymadığımızda banyonun çok yakınındaydık. O anda ne yapacağımızı bilemedik. Her taraf kan içindeydi. Ali'nin ağabeyi koşarak aşağıdan geldi. Ali'ye kalp masajı yaptığını hatırlıyorum." O acı günü böyle anlatıyordu Ali Tatar'ın eşi Nilüfer Hanım. "Uyuşturucu ve fuhuş çetesi" diye başlayan operasyon, "Amirallere suikast"a dönüşmüştü. Amirallere Suikast Soruşturması kapsamında hakkında 18 Aralık 2009'da yakalama kararı çıkarılan Yarbay Ali Tatar 19 Aralık sabahı cezaevine teslim edilmek üzere evden çıkması beklenirken, kaldığı lojmanın banyosunda başına ateş ederek intihar etmişti.

Ali Tatar intihar etmeden önce arkadaşlarına şu mesajı bırakmıştı.
"Ben müthiş bir kumpasın içinde kaldım. Bir plan yapılmış, ben de bu planın bir parçası haline getirilmişim. Şuna bütün kalbinizle inanın ki, arkadaşınız hiçbir yasadışı oluşumun içinde olmadı, himaye etmedi. Bunların hepsi korkunç iftiradır. Bu oynanan oyunun ne kadar büyük ve çirkin olduğunu göstermektedir."

Yedi yıl sonra, Yarbay Ali Tatar'ı ikinci kez ifadeye çağırıp intiharına yol açan dönemin özel yetkili savcısı Süleyman Pehlivan, FETÖ soruşturması kapsamında hakkında yakalama kararı sonrasında İzmir'de teslim oldu. Bu arada Ali Tatar'ın da içinde bulunduğu 83 sanıklı Poyrazköy davasında da beraat kararı çıktı.

Murat Özenalp, Cem Çakmak ve Ali Tatar. FETÖ tarafından oluşturulan Balyoz ve Poyrazköy kumpas davalarında mağdur olan, sahte belgelerle, ifadelerle aileleri ile birlikte tüm geleceği karartılan ve sonunda hayatlarını kaybeden üç isim. Bu üç komutanı tekrar hatırlatmamın bir nedeni var. Geçtiğimiz günlerde Kemal Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşünden bir fotoğraf karesi düştü medyaya. Kılıçdaroğlu ve yanında birkaç kişi, ellerinde bu üç askerin fotoğrafının yer aldığı bir döviz ile yürüyorlardı.

Kılıçdaroğlu bu yürüyüşü niçin başlattığını açıklamıştı. Hatırlayalım. Üç komutanın maruz kaldığı türden bir kumpas olayında, dahli olduğu için tutuklanan Enis Berberoğlu'na destek olmak için. Benzer bir kumpas diyorum zira MİT tırlarının durdurulması da tıpkı Balyoz davaları gibi FETÖ tarafından kusursuz ama alçakça bir şekilde planlanmış bir kumpastı. Kılıçdaroğlu yürüyüşünde, FETÖ tarafından kumpasa maruz kaldığı açık ve mahkeme kayıtlarıyla da sabit olan, kumpas sonunda hayatlarını kaybeden üç komutanın fotoğrafını kullanması tüyler ürperticiydi.

Kılıçdaroğlu, yürüyüş başladığından bu yana FETÖ sözünü bile ağzına almazken, kontrollü darbe söylemleri ile FETÖ'cü darbeci ve kumpasçı teröristlerin davalarında kendilerini aklamalarına zemin oluştururken, darbe davalarını itibarsızlaştırmaya yönelik eylemleri de yürüyüşüne dahil ederken, FETÖ tarafından öldürülen Balyoz kumpası mağdurlarını kullanması hangi siyasi ahlak ve vicdan ile örtüşür?

Kılıçdaroğlu, bu komutanların fotoğrafıyla "adalet" yürüyüşü pozu veriyorsa, komutanların eşlerinin sözlerini bir dinlesin önce.

Misal, Murat Özenalp'ın eşi Sema Özenalp, "Çocuklarım babasız kaldı. Geleceğimizi çaldılar. Hepimizden bir parça kopardılar. FETÖ, çocuklarımın babalarıyla geçirecekleri özel anların, güzel günlerin katili. Örgüt elebaşının Türkiye'ye getirilerek yargılanmasını istiyoruz."

Cem Çakmak'ın eşi Sevgi Çakmak da benzer şekilde FETÖ ve ele başına karşı sonsuz bir öfke içinde haklı olarak "Boş bir ava yüzünden hayatımız alt üst oldu. 52 yaşındaki eşimi kaybettim. Cem'in torunuyla hayalleri vardı. Zaman geçtikçe FETÖ'cülere olan öfkem daha da artıyor. FETÖ sadece Cem'in değil geride kalan bizlerin de katili. Gülen denilen terörist başı ve militanlarından şikayetçiyim. Duruşmalarına gideceğim ve karşılarında dimdik oturarak yargılanmalarını izleyeceğim. Merak ediyorum nasıl savunma yapacaklar? Bizimkiler tertemizdi. Bunlar kendilerini nasıl savunacaklar? Ailelerinin yüzlerine nasıl bakacaklar?"

Kılıçdaroğlu adalet için yürüdüğünü iddia ediyor. Ancak resimlerini taşıdığı komutanların eşlerinin bu taleplerine, öfkelerine, "FETÖ elebaşı Türkiye'ye getirilerek yargılansın, FETÖ'cülere olan öfkem daha da artıyor, FETÖ'cülerin sonuna kadar yargılanmasını istiyoruz" taleplerini bir cevap verebilir mi? Bu talepleri dillendirebilir mi? FETÖ Türkiye'de yargılansın diyebilir mi? Cevabı belli birkaç soruyla yazıyı uzattım. Affola.

SON DAKİKA