İdris Kardaş

İdris Kardaş

25 Ağustos 2017, Cuma

Gece bekçilerimiz

“Biz ve devlet, vatandaşa, halka hizmet için varız. Kendinize hitap edilmesini istemediğiniz hiçbir kelimeyi, vatandaşa yöneltmeyin. Vatandaşa; amca, dayı gibi kelimeleri kullanmayın. Onlara beyefendi ve hanımefendi diye hitap edin. Yanlış iş yapmayın. Yanlış iş yapanın bizimle yürüme imkanı yok.”

İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın, 386 gece bekçisinin iş başı yapmasıyla birlikte yaptığı konuşmadan bir bölümdü yukarıya alıntıladığım.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı çalışacak bekçiler, gece 10'dan sabah 6'ya kadar görev yapacak. Eskiden vardı mahalle bekçileri görenler var, duyanlar var aramızda. 1974 yılında son kez alım yapılmış. Göreve devam eden 8 bin civarında bekçi 2007'de yılında polis kadrolarına geçirilmiş. Bugünlerde yeniden ortaya çıkışları birçokları için nostalji duygular uyandıracaktır kuşkusuz. Peki durduk yere gece bekçilerini neden mi yazıyorum? Pek durduk yere değil. Başlayalım.

Bekçiler konusu 22 Ağustos'ta BBC Türkçe servisinin özel haberiyle gözüme çarptı önce. Haberin başlığı, "İstanbul sokaklarına geri dönen bekçiler nasıl karşılandı?" idi. Tüm taraflar ile görüşülmüş ve genelde olumlu görüşler yansıtılmış haberde. Görüştükleri kişiler arasında bekçinin yeterli olup olmayacağını sorgulayan da var, gece düdük çaldığında rahat uyku çekeceğini söyleyen de var. Buraya kadar her şey normal. Ancak haberin son paragrafı bir işaret fişeği gibi olmuş. Haberin ara başlıklarından sonuncusu, "Bekçiler kişilerin yaşam tarzına müdahale etmeyecek" Peki nereden çıktı bu yaşam tarzına müdahale mevzusu yine durduk yere.

Haberden okuyalım. Beşiktaş Nispetiye Mahalle Muhtarı Ayşe Şirinler ise emniyet ile yaptıkları toplantılarda bekçilerin geri gelmesini talep ettiklerini ancak mahalledeki orta yaş ve üstü kişilerle gençler arasında fikir ayrılığı yaşandığını anlatıyor: "Benim yaş grubum olan orta yaş ve üstü kişiler uygulamadan memnun çünkü bizlerin bekçilerle ilgili çocukluğumuzdan bildiğimiz bir pratiğimiz var. Eskiden bekçiler düdüğünü çaldığı vakit derdik ki 'Güvendeyiz, bekçi amca dolaşıyor'. Ama muhtarlığa gelen gençlerle yaptığım konuşmalarda onların uygulamadan çok endişeli olduklarını görüyorum." Gençlerin, giyim ve yaşam tarzına müdahale edilir mi diye endişe ettiklerini söylemiş Ayşe Hanım haberin devamında. Haberde bize aktarılan bu, en azından.

Ancak haber burada durmuyor tabi. Ünlü Fransız gazetesi Le Figaro bu konuyla ilgili geniş bir haber yaptı bugün. 25 Ağustos tarihli Delphine Minoui imzalı haberin manşeti: "Türkiye...Her sokak başı gözetleme"

Haberin alt başlığı "Terörle Mücadele Kisvesi Altında Erdoğan'ın Oluşturduğu Yeni Bekçi Birimleri Toplum Üzerindeki Baskıyı Artırıyor"

Başlığı okurken bile insanın içinde korku pompalanıyor değil mi?

Haberin içeriğine birlikte bakalım.

"Rutin kontrol adı altında mahalle bekçileri İstanbul'da gece çantaları arayıp kimlik soruyor. Tiz bir ıslık geceyi bölüyor... Koyu şapkaları, bej renk tişörtleri ve bellerinde tabancayla, bekçi polisler karşısında meraklılar durup izliyor. DAEŞ veya PKK'dan gelen terörist tehditler karşısında İslamcı muhafazakâr parti, onları tekrar gün yüzüne çıkarma kararı aldı."

Le Figaro muhabiri sessiz kalmak şartıyla gece bekçilerine eşlik etme iznini koparıyor ve habere spekülatif, manipülatif, ajitatif ve elbette yalan bilgilerle devam ediyor. "Bekçiler daha 20'li yaşlardalar. Daha önce bir saldırının yapıldığı yere yakın bir kaldırımda terk edilmiş bir aracı inceliyorlar, plakasını kontrol ediyorlar. Yoldan geçenler ise tedirgin. Bir yaya, "Bunu sevmedim, şimdi müzik sesini kısmanı ister yarın alkole gelir sıra, ardından da kadınların kıyafetlerine…" diyor. (Bir yaya, Fransız gazeteciye söylemiş bunu. Dilerim Fransızcası iyidir muhabirin.) Biraz daha ileride el ele tutuşan bir çift geçiyor. Sol kulaklarında piercing var. Bu defa bekçiler duraksamıyor ancak genç kadın nefesini tutuyor, (Elinde stetoskop ve korku ölçer aletler ile gece bekçilerine eşlik eden bir Fransız muhabir düşünün bu karede. Umarım genç kadın nefesini fazla tutmamıştır.) "Bunlar AKP'nin ajanları. Sokaklarda olmaları bile beni rahatsız ediyor." yorumunu yaptı.

"Bu defa bekçiler duraksamıyor ancak" diye başlayan cümle, operasyon haberciliğin tüm aptalca hünerini sergilemeye çalışan aciz bir zavallının kıvranmalarını işaret ediyor. Gazeteciliğin hangi kuralını uygulamamış diye değil, gazeteciliğin hangi kuralını uygulamış olduğuna bakılması gereken bir haber.

Almanya ile durumumuz malum. Her gün Alman, Fransız yada diğer ülkelerin gazeteleri böyle saçma sapan varsayımlarla, operasyon haberciliği yaparak Türkiye'yi ve bizleri kendilerince bir yere konumlandırmaya çalışıyorlar. Son zamanlarda laiklik mevzusunu yeniden alevlendirmeye çalışan onlarca haberden biri bu haber. Bununla mücadele edilmeli. Ona itirazım yok. Ancak bir gece bekçi mevzusundan yalanlarla, hilelerle, varsayımlarla, manipülasyonlarla laiklik ve hayat şekline müdahale varmış algısı yaratmanın nasıl basitçe hazırlanabildiğini gösterir bir haber bu. Dolayısıyla gece bekçisi haberinin, "biz de şunu yapmasaydık, Batı bize bunu demezdi" ezikliğinden, acizliğinden kurtulmak konusunda bir örnek olmasını dilerim.

önce Fransa'nın önemli yayın organlarından Le Figaro'da çıkan bir makale yüzünden.

Fransız Le Figaro makalesi

SON DAKİKA