İdris Kardaş

İdris Kardaş

29 Eylül 2017, Cuma

AfD’nin yolları tüm Avrupa’dan döşendi

Danimarka Meclisi, 2016 Ocak ayında mültecilerin ziynet eşyalarına ve ülkeye geldiklerinde üzerlerinde bulunan nakit paralara devlet tarafından el konulması yasa tasarısını onaylamıştı. Tepkiler haklı olarak Nazi dönemi Almanya'sının yaptığı uygulamalar üzerinde yoğunlaştı. Aynı Danimarka bu uygulamadan hemen önce, 1,4 milyon Suriyeli mültecinin yaşadığı Lübnan'da dört gazeteye ilticanın ne kadar zor olduğunu anlatan ilanlar yayınlamıştı. Tüm bu icraatların mimarı Danimarka Entegrasyon ve Göç Bakanı Inger Stojberg.

Stojberg bu yılın başlarında da bir demeciyle gündemimize gelmiş; "Danimarkalılardan isteğim, pizzalarını almak için pizza lokantasına gittiklerinde, lokantanın arka odalarında Danca konuşmayan şüpheli kişilerin bulunduğu tuhaf durumlarla karşılaşırlarsa, durumu yetkili makamlara bildirsinler. Çünkü polisin her pizzanın arka odasını kontrol etmesi imkansız" demişti.

Eylemleriyle ırkçılığın, yabancı düşmanlığının zirvesinde dolaşan Danimarkalı Uyum Bakanı'nın son çıkışı geçtiğimiz günlerde, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürü sosyal medya hesabından paylaşmasıyla oldu. Uyum Bakanı, Viborg şehrindeki Skovgaard Müzesi'nde, 2005 yılında Danimarka gazetesi Jyllands Posten tarafından yayımlanan Hz. Muhammed'e yönelik hakaret içeren 12 karikatüre yer verilmemesine tepki gösterdi. Başta ben de aynı tepkiyi vermiştim; Bakan Hanım, hakaret içeren karikatürün yayınlanmasına mı yayınlanmamasına mı tepki göstermiş? Maalesef ikinci seçenek. Bakan, tablet bilgisayarının arka plan resminde, Kurt Westergaard tarafından çizilen karikatürün yer aldığını belirterek, ekran görüntüsünü paylaştı ve sosyal medya hesabından "Muhammed karikatürleriyle gurur duymamız gerek." diye yazdı.

Danimarkalı Uyum Bakanı'nın uyumsuzluk, yabancı ve İslam düşmanlığı yapmasına tavır koyuyoruz haklı olarak. Ancak açıkçası gösterdikleri bu düşmanlık tavrı, bizden çok onlara zarar verecek. Almanya'da seçimler gerçekleşti. AfD partisinin elde ettiği başarı Avrupalıları ayağa kaldırdı. Ancak ayağa kalkacak bir şey yok. Kendi ürettikleri ırkçılık ve yabancı düşmanlığı havuzundan paylarını alıyorlar peyderpey. PEGİDA hareketiyle de ilişkili olan bu ırkçı partinin başarısı onları şaşırtacağına; Müslümanların ve yabancıların yaşamadığı bir şehirde nasıl olur da PEGİDA gibi yabancı düşmanı, İslamofobik bir hareket çıkabildiğini düşünmeliler. Danimarka Uyum Bakanı'nın icraatları nasıl olur da Avrupa'nın diğer ülkelerini kamuoylarını rahatsız etmedi. Sadece Danimarka değil, diğer ülkelerde de benzer birçok yasa geçti, icraat gerçekleşti ancak kimseden ses çıkmadı. Bugün ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi en çok Avrupa'yı zora sokacak, içeride çatışmaları körükleyecek. Bu, sadece kendi içlerinde yaşayan mültecilerle, Müslüman nüfusla da ilgili değil. Avrupa bir kimlik sorunu ile karşı karşıya. Kendi içlerinde yaşayan "yabancı" vatandaşlarına, mültecilerine karşı geliştirdikleri düşmanca tutumun bir geleceği yok. Merkel gibi merkez partilerin de bu alana oynadığı bir süreç yaşadık Almanya seçimlerinde. Ancak görüldüğü üzere CDU yerine AfD güç kazandı. Aslı varken kimse suretine meyletmedi. Merkez partilerin ırkçı söylemleri, yabancı düşmanlıkları, Türkiye ve Erdoğan düşmanlıkları moda deyimiyle ellerinde patladı.

Yapılacak şey çok basit. Avrupa, Türkiye ile olan ilişkilerini düzeltmez ve Türkiye'yi bağımsız, eşit ve hür bir ülke olarak kabul etmezse, öyle ilişki kurmazsa kimlik bunalımından çıkması zor gözüküyor. Halbuki Türkiye ile yeni bir kimlik inşa edebilirlerdi. Yine de yapılacak şeyler var. Özellikle AB'nin lokomotifi Almanya'nın yapması gerekenler belli. Türkiye ile gerilen ilişkilerin rayına girmesi için çaba harcaması gerekiyor. Avrupa kendi içindeki yabancı düşmanlığını, İslam düşmanlığını aşmak için Türkiye ile birlikte samimi bir çalışma gerçekleştirirse herkes kazanır. Türkiye'nin gerek Müslüman coğrafyada gerekse de mülteciler nezdinde büyük itibarı var, güven veren bir yönetim var. Irkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi sadece Türkiye yada Müslüman ülkelerin meselesi değil. Görüldüğü üzere Avrupalıların da meselesi. Bunun farkında olanlar var olmayanlar var. Ancak Türkiye sorumlu davranarak işbirliği tekliflerini ısrarla sürdürmeli. Avrupa'da yaşayan milyonlarca Müslüman ve mültecinin hakkı için bu siyaseti yürütmeli. Zira bu hepimizin meselesi. Bu işi birlikte aşmak için önümüzde fırsat var.

SON DAKİKA