Mehmet Sait Kılıç

Mehmet Sait Kılıç

25 Mayıs 2016, Çarşamba

CHP'nin vicdanlı (!) vekilleri ve kan siyaseti

Kemal Beyin liderliğini yaptığı CHP halihazırda tek kelime ile çelişkiler yumağı.

Her kafadan farklı bir ses çıkıyor !

Kimse kimseyi iplemiyor.

Geçenlerde Kemal Bey tuhaf bir biçimde "Dokunulmazlıkların kaldırılması TBMM'nin kaldırılmasıdır" cümlesini yumurtlamış.

Şimdi bu söz dokunulmazlıkların devam etmesi gerektiği anlamına gelmiyor mu ?

Yine aynı Kemal Bey dokunulmazlıkların kaldırılmasını savunarak, dokunulmazlıklar ile ilgili anayasal değişikliğin HDP tarafından AYM' ye taşınması durumunda HDP' ye destek verecek CHP'lilerin partiden kovulacağını seslendirmiş.

Anlayacağınız SSK eski müdürünün ağzından aynı zaman diliminde birbirine taban tabana zıt iki cümle çıkabiliyor.

Tabii tüm bu söylemlerin sahibi Kemal Bey olunca şaşırmıyoruz !

Peki CHP'li vekiller hangi görüşe göre hareket edecekler ?

Düşünsenize HDP' ye destek verdiği için disipline verilen CHP'liler ''iyi ama biz genel başkanımızın birinci görüşüne göre hareket ettik'' deseler. Disiplin kurulu ne halt yiyecek ?

Şöyle ''Başkanın ikinci görüşü birinci görüşünü neshetti'' diyecek halleri yok ya !

Tam da böyle bir zamanda HDP' li Çağlar Demirel, CHP'li vekillere "vicdanlı CHP'liler olduğunu biliyoruz, onların yeri CHP değil" diyerek seslenmiş. Yani onların yeri PKK'nın siyasi uzantısı olan HDP' dir demek istemiş.

Malumunuz HDP' nin dokunulmazlıklarla ilgili anayasal değişikliğin iptali için AYM' ye başvurabilmesi için 110 vekilin imzasına ihtiyacı var.

Elbette ki bu çağrıya olumlu yanıt verecek fezlekeli ve 'vicdanlı' (!) CHP'liler bulunacaktır.

Nitekim bunun artçı sinyalleri Eren Erdem ve Muharrem İnce'den , Sezgin Tanrıkulu'ndan, Barış Yarkadaş ve Fikri Sağlar'dan gelmedi mi ?

Muhaliflerin sözcülüğüne soyunan Fikri Sağlar, "Biz CHP içinde kalacağız ve bu anlayışı değiştireceğiz...Anayasaya aykırı olan bir şeye evet demek hukuka olan inancımızı yok sayar... Sorunun çözümü için görevli olan insanların parlamentodan çıkarılmaya çalışılması ilkesel olarak da aykırıdır." diyerek sorun çözücü olarak addettiği HDP'ye destek vereceklerini ve partiden de atılmayacaklarını belirtmiş.

Sanırım önümüzdeki süreçte CHP'deki dokunulmazlık çatlağı iyice büyüyecek gibi görünüyor.

Konumuza devam edecek olursak...

Her ne kadar Kemal Beyin ikinci görüşünü CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "HDP'nin açacağı imza föyünde bir tek CHP'linin imzası olmayacak. Olursa onun CHP ile zaten işi kalmamıştır. O, CHP ile ilişkisini kesmiştir.'' söylemleriyle seslendirse de; fezlekeli ve vicdanlı (!) CHP'liler HDP'ye destek vererek kazan kaldıracak.

Ne yani adamlar sırf Kemal ve Engin Beylerin sözü yere düşmesin diye hapse mi girecekler.

Aha şuraya yazarak tarihe not düşüyorum; Vicdanlı (!) CHP'liler AYM için HDP'ye destek olacaklar ve partiden atılmayacaklar !

Öte yandan CHP içindeki dokunulmazlık çatlağı, diline hakim olamayan ve gaf şampiyonu olan Kemal Bey'in CHP'yi adam gibi idare edemediğini açıkça göstermiyor mu ?

Eğer vicdanlı (!) CHP'li vekiller Kemal Bey'i bu konuda iplemezlerse... ki iplemeyecekler ! Yakın bir gelecekte Kemal Bey'in muhalifler tarafından koltuğundan alaşağı edileceğini söyleyebiliriz.

CHP ve kan siyaseti

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu' nun, "Başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz" söyleminden sonra benzer bir söylem de CHP'li Engin Altay'dan geldi.

Altay,"Laikliği korumak için kan da dökülür" demiş.

Tüm bu kanlı söylemler CHP'nin evrensel birer değer olan demokrasi ve cumhuriyeti henüz içine sindiremediğini göstermiyor mu ?

Böyle bir söylemin ''Eğer benim dediğim olmazsa seni döverim'' diyen bir çocuğun söyleminden ne farkı var ?

Ne yazık ki her fırsatta barıştan, demokrasiden ve cumhuriyetten dem vuranlar anarşiden ve terörden medet umar hale gelmişler.

Parlamenter sistemden Başkanlık, Yarı Başkanlık veya Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmek ya da geçememek demokrasinin ve cumhuriyetin çizdiği sınırlar içerisinde yani meşru siyaset zeminde olmalıdır.

Sıkışan güreşçiler gibi hemen minderin dışına çıkmaya çalışmak zayıflık belirtisidir.

Parlamenter sistemi iç savaşla, anarşi ve terörle korumaya çalışmak nasıl bir aklın ürünüdür anlamak mümkün değil.

Dünyada bunun başka bir örneği var mıdır acaba ?

Diğer yandan Türkiye'de rejim sorunu olmadığını artık her kesimin kabullenmesi gerekiyor.

Deneyimlerimiz Türkiye'de artık parlamenter sistemle bu ülkenin iyi bir biçimde yönetilemeyeceğini söylüyor.

Parlamenter sistem ülkenin ayaklarına dolanmış bir ahtapot gibi Türkiye'nin koşmasını engelliyor. Çünkü bu sistem vesayetlerin yeşermesine ve zemin bulmasına olanak tanıyor.

Yakın tarihimizde, bürokratik ve askeri vesayetlerin yönetim sistemimizi nasıl çalışamaz hale getirdiğine kanlı canlı tanık olmadık mı ?

Türkiye'nin çağdaş uygarlıklar seviyesine çıkması, bölgesel ve küresel bir aktör olması Başkanlık, Yarı Başkanlık veya Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmesine bağlı vesselam.

SON DAKİKA