Mehmet Sait Kılıç

Mehmet Sait Kılıç

07 Aralık 2016, Çarşamba

Krizin teğet geçmesi meselesi

Adamın biri lüks bir restaurant'ın önünden geçerken "istediğiniz kadar yiyin hesabınızı torununuz ödesin!" yazısını görür.

Yazı adamın çok hoşuna gider ve içeri girip sorar: "Bu yazı gerçekten doğru mu?"

Garson: "Beyefendi biz bu işi yüzyıldır yapıyoruz. Sizden sonra torununuzu buluyoruz ve yediğiniz yemeğin ücretini ondan tahsil ediyoruz" yanıtını verir.

Adam patlayana kadar yemek yer ve tam kalkmak üzere iken garson elinde yüklü bir hesapla gelir.

Adamın nutku tutulur ve kekeleyerek "Bu fatura nedir yahu, hani hesabı torunum ödeyecekti?" diye sorar.

Garson adamın yüzüne gülerek şöyle der: "Efendim çok doğru söylüyorsunuz tabii ki sizin hesabınızı torununuz ödeyecek! Ama bu dedenizin hesabı!" der.

İşte aynı bu fıkradaki gibi 100 yıllık Cumhuriyet tarihinde; büst yapmaktan, çilingir sofrasında keyif çatmaktan, İstiklal Mahkemelerinde sırf şapka takmadı diye hangi alimi asacaklarını tartışmaktan, Atatürk Orman Çiftliği'nde bira içmeyi özendirmekten, sanayileşmeye vakit bulamayan dedelerimizin sayesinde ekonomiyi kalkındırmak ve ülkeyi ileri taşımak bizlere düştü. Cumhuriyet dönemi dedelerinin ülkenin değil CHP'nin yararına olan kararlarının sonuçlarını şimdi ülkece biz çekiyoruz.

Hasta hatta yatalak yaşlı bir adam gibi olan ülke ekonomisini alıp 15 sene içinde yağız bir delikanlıya dönüştüren Erdoğan'ı kalkmış şu sıralar ekonomide baş gösteren sıkıntının sebebi olarak göstermeye çalışıyorlar.

Erdoğan'dan yeter ki ''kurtulmak'' için bir savaşa, atom bombasına, gerekirse göktaşına bel bağlayanlar; ekonomik çalkantının baş göstermesiyle şu sıralar "Dolar yükseldi, batıyoruz. Bunların hepsi Erdoğan'ın yüzünden" narasını adeta bir şenlik havasında atmaya başladılar.

Zaten bu soytarılar yıllardır her halleriyle;"Gerekirse ekonomimiz çöksün, yeter ki Erdoğan gitsin" demiyorlar mıydı? Her fırsatta lafı evirip çevirip bunun için bahaneler uydurup Erdoğan'a çamur atmıyorlar mıydı?

Fırsattan istifade ekonomideki çalkantıyı; "Erdoğan ülkeyi krize soktu. Öldük, bittik, mahvolduk" biçiminde pazarlıyorlar. Çünkü ölüp bitersek bir taraflarına kına yakacaklar. Güya biz batacağız onlar çıkacaklar. Aynı gemide yol aldığımıza aldırmadan öyle sanıyorlar. O yüzden habire ülkemizde umutsuzluk ve çökkünlük atmosferi oluşturmak için bir taraflarını yırtıyorlar.

Sözcü, Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinin başını çektiği muhalif medya, ekonomik sıkıntıyı bir sosyal kaosa dönüştürmek için algı operasyonlarıyla ve yalan haberle köpürttükçe köpürtüyorlar.

Öncelikle bu durumun dünyadaki genel ekonomik eğilimle alakalı olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu eğilimi negatif etkileyen en önemli faktör ise 8 Kasım'daki ABD başkanlık seçimini Donald Trump'ın kazanması. Trump'ın başkan seçilirse yapacağını söylediği şeyler, yeni yaklaşımlarının ne olacağı hususundaki belirsizlik ve ABD'de gezi olaylarına benzer halk kalkışmaları dolara karşı olan güveni etkilemiş durumda. Öte yandan Erdoğan'ı dinlemeyen Merkez Bankası'nın faizleri bir türlü düşürmemesi de doların yükselmesinin başlıca etkenlerinden. (Bu arada Merkez Bankası dün dolar bozdurma kampanyasını desteklediğini açıkladı.) Ama onlar doların yükselmesini "Erdoğan'dan bilmeye" çalışıyorlar.

Dolayısıyla son küresel dalgalanmada yalnızca Türk Lirası değer kaybetmedi. Meksika Pesosu, Polonya Zlotisi, Malezya Ringitisi, Çin Yuanı ve Hint Rupisi de doların yaşadığı kararsız durumdan nasibini alarak dibi gördü. Doların artışında bir de 15 Temmuz darbe girişiminin de payı büyük. Her ne kadar kırk yıllık art niyetli, haince bir plan tek gecede püskürtülmüş olsa da 15 Temmuz'la tüm iğrençliğini tam anlamıyla gösteren FETÖ irininin ülkeden temizlenmesi gerekiyordu. 15 Temmuz'da silahlı bir darbe halk tarafından püskürtüldü ama arkasından gelen ekonomik darbe silahlı olmadığı için anlaşılması zor olduğundan vatandaşı zorladı.

Hatırlarsanız bu olguyu Başbakan Binali Yıldırım da "Tüm para birimleri yüzde 5-6 yaptıysa bizimki 2 katı yaptı. Unutmayalım ki Türkiye 15 Temmuz'da uçurumun eşiğinden dönmüştü" söylemleriyle belirtmişti.

Demek ki, TL'yi dolar karşısındaki performansında zorlayan; bu iki kırılma noktası. Dolayısıyla bu krize sebep olanın Erdoğan olmadığı apaçık ortada.

Açıkçası bu krizi en az sarsıntıyla ve zararla aşmanın tek yolu TL'yi özendirici tedbirler uygulamaktan geçiyor.

Zaten Erdoğan da; "Döviz meselesi çıkardılar dolar şöyle oldu böyle oldu. Yastığının altında doları olanlar gelsin parasını altına dönüştürsün. Gelsin parasını TL'ye dönüştürsün. Bu adımı attığımız sürece birilerinin oyunu da bozulacaktır" diyerek yapılması gerekeni belirtti.

Erdoğan'ın bu çağrısına gerek halkımız gerekse Türkiye Futbol Federasyonu ve İstanbul Borsası gibi bir çok kurum ve kuruluş olumlu yanıt verdi ve vermeye devam ediyor. Diyanet'in hac ve Umre paralarını TL üzerinden almaya başlaması, vatandaşın dolar bozdurma kampanyaları başlatması, evde 1000 dolar birikmişi olanın dahi bankaya koşup bunu bozdurması hatta ve hatta bozdurmayanların vicdan azabı çekmeleri bile ülkede bu konuda halk ve hükümet bazında bir şeyler yapıldığının birer örneği…

Paramızın değerini artırmak için karınca kararınca da olsa herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Bu olumlu yanıtlar dolar üzerinden Türkiye'ye diz çöktürmeye çalışanların oyununu bozacak ve "tanklarla yapamadıkları darbeyi dolarla" da yapamayacaklarını onlara en güzel şekilde gösterecek.

Ayrıca bu vesileyle doların ülkemiz üzerindeki hegemonyası da kırılmış oluyor. Görünüşte şer gibi görünen şeylerin arkasında nice hayırların bulunabileceğine en güzel örneklerden biri de bu olsa gerek.

Küresel güçler, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası piyonlarını kaybetmeleri nedeniyle dizlerini nasıl dövdülerse şimdi de bu kriz nedeniyle doların ülkemizdeki hakimiyetini kaybetmesinden dolayı öyle dizlerini dövecekler...

Hatırlarsanız küresel güçler benzer tablolarla Türkiye'yi 2007-2008'de de vurmaya çalışmışlardı. Ancak Erdoğan'ın aldığı önlemler sayesinde kriz Türkiye'yi teğet geçmişti. Gene öyle olacak.

Yeter ki biz Türkiye halkı olarak Erdoğan'ın 15 Temmuz gecesindeki çağrısına sokaklara çıkarak ve darbeyi önleyerek olumlu yanıt verdiğimiz gibi şimdi de yastığımızın altındaki dolarları bozdurarak olumlu yanıt verelim. Hep beraber hainlerin çıkarmaya çalıştıkları ekonomik kriz darbesinin nasıl önlendiğini cümle aleme bir kere daha gösterelim.

Bu arada Trump'ın 17 Ocak'ta başkanlık koltuğuna oturduğunda piyasalardaki dalgalanmaların sakinleşeceğini de unutmayalım.

Diğer yandan Merkez Bankası'nın ekonomimizdeki durgunluğun daha fazla derinleşmemesi için faizleri yükseltmemesi de oldukça önemli...

Son tahlilde 15 yılda ülkemizi bölgesel güç yapan Erdoğan'ı; lise mezunu, zerre miktar ekonomiden anlamayan, 1978 ve 2001'de ülkeyi ekonomik açıdan iflas ettiren Ecevit'le karıştırmamak gerekiyor...

Hasılı ekonomik kriz gene teğet geçecek bizi.

SON DAKİKA