Mehmet Sait Kılıç

Mehmet Sait Kılıç

17 Şubat 2017, Cuma

Almanya ve Avusturya camileri kapatıyor mu?

"Memleket sevdalıları evet diyor" sloganıyla Almanya'da "Evet" kampanyasını başlatmak üzere Binali Yıldırım bu hafta sonu Almanya'ya gidiyor.

Ne yazık ki, Başbakanımızın Almanya ziyareti arifesinde Alman polisi, Almanya'da yaşayan FETÖ'cüleri Türkiye'ye ispiyonladıkları şüphesiyle "Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği"ne bağlı dört imamın evinde arama yaptı. Böylece Almanya ziyaret öncesi kendince bize mesaj vermiş oldu. Vermeselerdi aklımız kalırdı zaten.

Halbuki dört imamın peşine hararetle düşen aynı Almanya, Erdoğan'ın bizzat Merkel kanalıyla ilettiği 4 bin 500 PKK'lıya ait dosyalarla ilgili yargı sürecini bile başlatmadı.

Terörle mücadele denildiği zaman mangalda kül bırakmayan Almanya söz konusu FETÖ ve PKK olunca salağa yatıyor anlayacağınız. Elbet bir gün besledikleri teröristler başlarını yiyecek ama iş işten geçmiş olacak tabii...

Hadi Almanları bir an için pas geçiyorum. Peki bu olayın arkasındaki şerefsiz haşhaşilere ne diyeceğiz.

Almanya'daki şu olaydan bile FETÖ'nün ne kadar adi bir yapılanma olduğunu çok net görüyoruz. Sırf paçalarını kurtarmak için DİTİB'e bağlı 900'den fazla caminin bağını Diyanet'ten koparmaya çalışıyorlar. Bu iftiralarıyla belki de camilerin kapatılmasına bile neden olacaklar.

Alman yetkililere şimdi soruyoruz:

-900'ü aşkın caminin masrafını ve bu camilerde çalışan yaklaşık 2000 kişinin maaşını kim ödeyecek?

-Diyanet'in kontrolünden çıkarmaya çalıştığınız bu camileri DAİŞ benzeri radikaller ele geçirirse ne halt yiyeceksiniz?

-Eğer bu camileri kapatırsanız 3 milyonu aşkın Müslüman nerede ve nasıl ibadetlerini yerine getirecek?

Netice itibariyle Fransa'nın varoşlarında yaşayan dinî terbiyeyi almamış eğitimsiz gençlerin Fransa'yı nasıl ateşe verdiklerine iyi bakın! Bu durumdan ders alın!

Özcesi, her biri birer eğitim kurumu hükmünde olan ve Müslüman gençleri barışçıl yetiştiren camilerin Diyanet'le rabıtasını koparmayın!

Avusturya ateşle oynuyor!

Avusturya'da çevreci ayağına yatan Yeşiller diye bir parti var. Bu parti, hükümete Avusturya'da Erdoğan'a bağlı (sözde) 200 ajanın olduğunu rapor etmiş.

Hükümet de hemen harekete geçerek (sözde) ajanları organize eden Avusturya Türk İslam Birliği'ni (ATİB'i) denetime almış. Müfteriler casus imamlar mevzusunu Almanya ve Hollanda'dan atlatıp Avusturya'da patlatmaya çalışmışlar anlayacağınız.

FETÖ'cüler ve PKK'lılar omuz omuza verip ATİB'e bağlı 65 caminin (derneğin) yurt dışından finansman almasını yasaklayan kanunu çiğnediğini ve söz konusu camilerde çalışan imamların örgüt mensuplarını (FETÖ ve PKK) Ankara'ya raporladığını yani casusluk yaptıklarını dolayısıyla bu camilerin kapatılması gerektiğini söylemişler.

Haliyle Avusturya da, camileri ve bağlı bulundukları dernekleri mali yönden özel denetime tabi tutarak soruşturma başlatmış.

Allah ülkemizi CHP'nin demokrasisinden, HDPKK'nın barışından ve FETÖ'nün hizmetinden korusun! Amin!

İsrail-Filistin

Washington'daki Trump-Netanyahu görüşmesinde dillendirilen "iki devletli çözümün Ortadoğu'da barışı sağlamanın tek yolu olmadığı" görüşü vefasızlık, ilkesizlik ve zulüm anlamına geleceği için kabul edilemez.

İki devletli çözümden (İsrail ve Filistin) vazgeçmek taraflar arasında sağlanacak barışı çıkmaz ayın son çarşambasına bırakmak ve şu ana kadar elde edilen tüm kazanımları da çöpe atmak demektir.

Ayrıca böyle bir adım El Kaide ve DAİŞ benzeri radikallerin elini güçlendireceği gibi Netanyahu hükümetinin de İsrail'i sonsuza kadar yönetmesine katkıda bulunacaktır.

Hasılı tek devletli çözüm, kesinlikle çözüm değildir. Bilakis bölgesel ve küresel çapta daha fazla kan akıtılmasına ve yıkım'a neden olmak demektir.

Bu halk "HAYIR" demez!

Hayırcılar istedikleri kadar en okkalı lafları etseler de bu millet onları kale almayacaktır. Almıyor da zaten.

Zira halk, Erdoğan'la beraber zaten iktidardadır. Hayır diyerek kendi kalesine gol atacak değil ya!

O yüzden hayırcılar alttan da alsa, üsten de alsa, Kuran'da "hayır" kelimesinin geçtiği yerleri kullanarak din sömürüsü de yapsa (İhsan Eliaçık böyle yapmış) referandumdan istedikleri sonucu çıkaramazlar.

Zira bu adamların halkımızın manevi değerleriyle bir ilgisi yoktur. Bunların kıblesi batı olduğu için bunlar ittihatçı dedeleri gibi radikal batılılaşmayı yaşam biçimi olarak benimsemişlerdir. Dolayısıyla küçümsedikleri halkla aralarında kapatılamayacak derinlikte uçurum söz konusudur.

En önemlisi de halkımız bu adamlara güvenmemektedir.

Çünkü diktatörlerin feriştahı olan İsmet İnönü, vakti zamanında milleti jandarmanın dipçiğiyle hizaya getirmeye çalışmıştır.

Seçimle iktidara gelemeyeceğini anlayınca darbe çığırtkanlığı yapmıştır.

Darbecilerin kurduğu hükümetleri bakan vererek desteklemiştir...

Şimdi de halefi olan Kılıçdaroğlu, hem darbeci FETÖ'yü hem de bölücü PKK'yı destekleyerek aynı haltı yemektedir.

Bu menhus güruh referandum öncesi (CHP, FETÖ, PKK, HDP ve PERİNÇEK) omuz omuza vererek, "hayır şemsiyesi" altında toplanarak referandumdan "evet" çıkması halinde Erdoğan'ın padişah olacağını iddia ederek yalanla dolanla "hayır propagandası" yapmaya çalışıyorlar.

Çevirdikleri fırıldaklara rağmen sessiz çoğunluğu temsil eden halkımız basiretiyle ve ferasetiyle kimin ne mal olduğunu ve kimin hesabına çalıştığını çok iyi biliyor...

Gerçekte bu "azgın azınlık" ellerinden giden ve bir daha asla ele geçiremeyecekleri "vesayetlerle kuşatılmış iktidarlarını" enayice bir umutla 16 Nisan'da "hayır" çıkması halinde tekrar elde edeceklerini sanıyorlar. Ama nafile tabii.

Hâsılı halkımızın muazzam sevgisine mazhar olan Erdoğan önümüzdeki referandumu çatır çatır kazanacaktır vesselam.

SON DAKİKA