Mehmet Sait Kılıç

Mehmet Sait Kılıç

06 Mart 2017, Pazartesi

CHP'nin simgesi olan "altı ok" değişiyor mu? Obama Fransa'yı karıştırdı! Deniss Yücel(!)

Bektaşinin biri camiye gitmiş ve tadil-i erkâna riayet ederek güzel bir namaz kılmış. Namazını bitirdiğinde kendisini izleyen imamın ağlayarak tövbe ettiğini görmüş.

- Hayrola imam efendi, ne günah işledin de böyle iç geçirerek tövbe ediyorsun, diye sormuş imama...

İmam:

- Ben Bektaşi'leri beynamaz kişiler olarak bilirdim. Oysaki sen az önce o kadar mükemmel bir namaz kıldın ki, aleyhinizde ettiğim gıybetler için çok pişman oldum, o yüzden ağlayarak tövbe ediyorum, demiş.

Bektaşi gülümsemiş,

- Ah imam efendi ah, sen benim abdestsiz namazıma denk geldin, bir de benim abdestli kıldığım namazı görseydin hepten apışıp kalırdın. Ne edeceğin tövbe ne de çekeceğin istiğfar seni bu günahtan kurtarabilirdi, demiş.

Bilindiği üzere Kılıçdaroğlu her fırsatta CHP'nin kurucu ayarlarına dönmesi gerektiğini yineleyip duruyor.

İyi ama nedir o kurucu ayarlar?
"Altı ok" mu?

O kurucu ayar değil ki, sonradan eklemlenmiş ayardır. 1931 yılında kabul edilmiş bir semboldür. Üstelik bu "altı ok"un içinde demokrasi memokrasi de yoktur...

Kılıçdaroğlu şu sıralar "altı ok"un ifade ettiği prensipleri referandum öncesi, fıkradaki Bektaşi misali imanın "altı şartı"na dönüştürmeye çalışıyor.

Hani gerçekten samimi olduğunu bilsek kendisini tebrik de edeceğiz ama gerçek niyetini bildiğimiz için yalnızca gülmekle yetiniyoruz.

Bilindiği üzere Kılıçdaroğlu geçen gün "evet" oylarını karınca kararınca da olsa "hayır" oylarına çevirebilmek amacıyla rahmetli Necmettin Erbakan'ı anma etkinliğine katıldı.

İşin ilginç yanı Gezi kalkışması esnasında halkı provoke eden, muhafazakâr kesim aleyhine yaptığı programlarla tanınan ve CHP'nin kanalı olarak bilinen Halk TV Ankara'da düzenlenen bu etkinliği canlı olarak sundu. Hatta Halk TV Program öncesi izleyicilerini, "Erbakan'ı anma toplantısı 19.00'da Halk TV'den canlı yayın, kaçırmayın" tüvitiyle Twitter'dan cik cik öterek uyarmayı da ihmal etmedi.

Aslında bunun yalnızca bir göz boyama, kandırmaca olduğunu dillendiren birçok kişi Halk TV'ye sosyal medya üzerinden ateş püskürdü.

Hasılı, Kemal Beyin Erbakan'ı anma programından aklınca "hayır" oyu çıkarma hamlesine kargalar bile bir taraflarıyla güldüler, gülmeye de devam ediyorlar...

Obama Fransa'nın yeni cumhurbaşkanı mı olacak?

Fransız seçmenler cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanırken sağın iki adayı şu sıralar François Fillon ve Marine Le Pen yolsuzluk suçlamaları yüzünden fena halde çuvallamış durumdalar. Düşünün ki, biri bu ay hakim karşına çıkacak diğerinin de üç yıla kadar hapsi isteniyor. Hal böyle olunca anketler kimin seçimi kazanacağına dair sürekli değişkenlik gösteriyor.

Gelelim Obama meselesine.

Geçenlerde dört Fransız ergen "2017 seçimlerinde Barack Obama'yı da görmek istiyoruz" diye internet üzerinden bir kampanya başlattı.

Bu kampanya sosyal medya üzerinden hızla yayılınca olanlar oldu tabii.

Öyle ki, gençlerin hazırladığı afişler sokak sokak bilboardlara falan yapıştırıldı. Obama17 gibi web siteleri kuruldu...

Hatta Obama maskesiyle medyanın karşısına geçen dört genç, imza kampanyası başlattıklarını ve şu ana kadar en az 50.000 kişinin bu imza kampanyasını imzaladığını ve amaçlarının bir milyon imzaya ulaşmak olduğunu belirttiler.

Yalnızca şakadan ibaret olan bu kampanya bile Fransız seçmenin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimin galip geleceğini umursamadığını ve bu konuda ne denli umarsız olduğunu yeterince gösteriyor sanırım.

Şaka bir yana peki kim cumhurbaşkanı olacak?

Cumhurbaşkanlığı seçiminin favori adayları olan François Fillon ve Marine Le Pen'in yolsuzluk dosyaları patlayınca 38 yaşındaki Emmanuel Macron'un yıldızı parladı.

Bildiğiniz gibi Emmanuel Macron kendi adının baş harflerine atıfta bulunarak "En Marche" adlı "Yürüyelim Hareketi Partisi"ni kurmuştu. Kendisi şu anda anketlere göre yüzde 23 oyla ikinci sıraya yükselmiş durumda. Belki de Fransa'nın yeni cumhurbaşkanı politikada yalnızca iki buçuk yıllık birikimi olan bu acemi çaylak olacak. Ne günlere kaldık yahu!

Deniss (Deniz) Yücel ve John Dündar

Evet, Erdoğan'la kavgalı olana Almanya ödüller yağdırıyor. John Dündar sırf bu nedenden ötürü Almanya'dan katır yüküyle ödülleri cebellezi etmedi mi?

Şu sıralar John Dündar'ın açtığı çığırdan giden biri daha var. Adı: Deniss Yücel. Erdoğan'ın tabiriyle PKK'lı bir Alman Ajanı.

Deniss, Alman vatandaşı. 2002'de haftalık Jungle World, 2007'de Die Tageszeitung gazetesinde çalışmış. 2015'den beri de Die Welt gazetesinin Türkiye temsilciliği görevini yapıyor.

2011'de Kürt (siz PKK olarak okuyun) Tucholsky Edebi Yayıncılık ödülünü kapmış. 2014 yılında Almanya'da yılın gazetecisi seçilmiş. Vay bee ne kadar başarılı bir gazeteciymiş bu adam(!)

2014 yılında yayınladığı "Her Yer Taksim" isimli kitabında Gezi kalkışmasını uçurduğu balonlarla, algı operasyonlarıyla betimlemiş...

Sahi Gezi kalkışmasının arkasında Alman gizli servisi yok muydu? İşte bu ajan bozuntusunun da Gezi olaylarının tüm Türkiye'ye yayılması için "Her Yer Taksim" isimli kitap yazması tesadüf müdür yani?

Almanya'nın kendisine en az John Dündar kadar arzulu biçimde sahip çıkması, sırf bu nedenle ülkemizle köprüleri atmaya kalkması hayatın olağan akışına uygun mudur?

Kısacası, Deniss Yücel öterse Gezi kalkışmasının arkasında hangi güçlerin olduğunu, Almanya'nın PKK'ya olan desteğinin boyutunu öğrenmiş olacağız.

İşte tüm bu nedenlerden dolayı Almanya şu sıralar bayrağımızı gördüğünde kırmızı görmüş kızgın boğa gibi tepki veriyor. Bakanlarımızın toplantılarını falan iptal ediyor.

Kısaca bu herif, Almanya'nın kirli çamaşırlarını ortaya dökecek, ipliğini pazara çıkaracak gizli bilgilere sahip biri gibi görünüyor...

SON DAKİKA