Mehmet Sait Kılıç

Mehmet Sait Kılıç

17 Nisan 2017, Pazartesi

"Evet" kimilerini morartarak, kimilerini de gülümseterek geldi!

Referandum sonucunu öğrenince hanıma şöyle okkalı bir Türk kahvesi yaptırdım. Ardından koltuğuma yaslandım ve ağzımı şapırdatarak, höpürdeterek bir güzel kahvemi içtim. Farkında olmadan kahvemi üstüme başıma dökmüşüm ama zararı yok. Çünkü referandumdan "zaferle" çıktık...

Sonunda Türkiye "Parlamenter Sistem"den daha doğrusu adı konulmamış fiili "Yarı Başkanlık Sistemi"nden Türk tipi "Tam Başkanlık Sistemi"ne geçti...

Kimler kaybetti?

Kendilerini "çoban" halkı da "koyun sürüsü" olarak görenler kaybettiler.

"Halkın tercihi önemli değildir, halk bilinçsizdir" diyenler havalarını aldılar.

Küçümsedikleri cahil halk (!) "at gözlükleriyle" bakan ve gerçekleri göremeyen, anlayamayan zavallıların nafile çabalarına ve beyhude turlarına kulak asmadı! Hayırcıların alnının çatına gömdü "eveti!"

"Türkiye batsın yeter ki Erdoğan gitsin" kafasında olanlar morardı. Daha doğrusu kimin ne dediğini, ne yaptığını ve ne yapacağını çok iyi bilen seçmen, referandumda "ezici" olmasa da anlamlı (idare eder) bir "evet" diyerek hayırcıları morarttı. Böylece halkımız memleketi beceriksizlerin, yeteneksizlerin ve serserilerin eline bırakmadı...

Haa, bir de yalan yazan, düzmece anketler yayınlayan ve küresel baronların uşaklığını yapan bir takım basın kalemşorları da rezil kepaze oldular...

"Hayırcılara" düdük makarnaları demeyeceğiz!

Hayırcılar korkmasınlar, maçı kazandık diye davul çalıp oynayacak değiliz. Maskara oldular diye üstlerine çıkıp tepinmeyeceğiz. Onlara "ulan köftehorlar "evet" çıkacağını biz size haftalar öncesinden söylememiş miydik?" bile demeyeceğiz.

Kendilerini zavallılıklarıyla baş başa bırakacağız...

Şimdi bu hergelelerin bir kısmı "zeytinyağı" gibi üste çıkmaya çalışacak.

Bir kısmı da hiçbir şey olmamış havasında "kuyruğu dik tutma" derdine düşecek.

Kimileri de anayasa değişikliğinin meşruiyetini sorgulamak için "Bu oranı beğenmedik, Baykal'ın dediği gibi yüzde 70 ya da 82 Anayasa'sı gibi yüzde 90 olsaydı kabul ederdik" ayağına yatacak...

Kimileri de "günah keçisi" arayacak... Galiba bu günah keçisi de "bir çuval inciri berbat eden" Kılıçdaroğlu olacak. Belki de TÜSİAD'a göbekten bağlı (sözde) sosyal demokratlar SSK müdürünü ilk kurultayda devirecekler...

Halk ne demek istedi?

Türkiye "evet" diyerek Erdoğan çizgisinde yürümek istediğini göstermiş oldu...

Demek ki, Türkiye artık bürokrasi tarafından idare edilmek istemiyor. Başında bürokrasi kuyrukçusu, eli sopalı (CHP zihniyetindeki) memurları görmek istemiyor...

Halkımız "evet" diyerek kendisini aşağılayan bu zihniyeti başından sonsuza kadar defetti anlayacağınız!

Bu bir devrimdir!

Referandumda "evet" diyerek, bizi "azgelişmiş ülke" statüsünde tutmak için İngilizlerin (Batılıların) bize giydirdiği "parlamenter sistem" gömleğini yırttık, parçaladık ve çöpe attık.

Ayrıca ülkemizdeki Batıcıların anladığı "şekilci batılılaşmayı" da bir cenaze gibi tarihe gömdük.

Artık bu millet batının teknolojisine, bilimine ve sanayisine "evet" diyecek ama ahlaksızlığına, iffetsizliğine, namussuzluğuna, terbiyesizliğine ve sefilliğine "hayır" diyecek!

Türkiye nedir, ne değildir?

Ekonomi ve demokrasi açısından dev adımlarla atağa kalkan ve "özgüvenini" yeniden kazanan Türkiye artık "ezik" değildir. Hele hele "geri kalmış bir ülke" hiç değildir. Dünyanın en hızlı gelişen ülkeleri arasındadır. Ekonomideki gayreti en az "Çin" kadardır. Belki daha fazladır.

Sözün özü: Türkiye, Erdoğan'ın liderliğinde yemesi gereken "kırk fırın ekmeğin" çoğunu yemiştir ve bitirene kadar da yemeğe devam edecektir.

"Evet" ülkemizi nasıl etkileyecek?

"İşsizlik" azalmaya, "borsa" coşmaya, "sıcak para" gelmeye, paramız değerlenmeye, "ihracat" rekor kırmaya, ülkemiz "gerçekten gelişmeye" devam edecektir...

Basite indirgeyerek söylersek, milli gelirimiz (şu an kayıt dışı ekonomiyle yaklaşık on beş bin lira düzeyindedir) arttıkça "bitimiz kanlanmaya", "tuzumuz kurumaya" halkımızın "yüzü gülmeye" devam edecektir. Daha ne olsun?

Egemenlik mahsustan değil gerçekten milletin eline geçti!

Bu memlekette "egemenlik" yıllarca "kayıtlı şartlı ecnebilerin, bürokrasinin ve vesayet odaklarının" (yüksek yargıçların ve askerlerin) elindeydi. Artık referandum sonrası gerçekten halkın eline geçmiştir.

Çıkan bu sonuçla vesayet odakları ve onların temsilcisi olan CHP çuvallamıştır daha doğrusu duvara toslamıştır...

Artık CHP ya politik arenada yalnızca bir "süs" olarak arzı endam edecektir ya da AK Parti gibi halka dönük politikalar geliştirerek ayakta kalacaktır. Darbeler ve koalisyonlar dönemi bittiğine göre CHP için artık orta yol yoktur. Ya devlet başa ya da kuzgun leşe...

Partiler halkı razı etmek zorunda

Bürokrasi memnun olsun, yeter... Cahil halkı boş ver!... Cahil halka ne verirsen kabul eder dönemi artık bitmiştir.

Tek parti diktasının egemen olduğu yıllarda siyasetçilerin mantığı böyle çalışıyordu. Ama artık böyle çalışmayacaktır.

Artık politikacı, "halkın" ne istediğini bilecek, bilmiyorsa öğrenecek, siyasetini halkın tercihine göre yapacaktır. (Daha doğrusu yapmak zorundadır!)

Zira yanlış yapan siyasetçilere halk doğrudan "kırmızı kart" gösterecektir. Hatta çok daha büyük yanlış yapanlara hesap soracaktır. Beceriksiz siyasetçilere de bir tarafıyla gülecek ve seçimde şamarı basacaktır.

Referandum sonucundan dolayı huysuzlananlara yapılacak seçimleri kazanmaktan, cumhurbaşkanlığı koltuğuna kendi adaylarının seçilmesini sağlamaktan başkaca "çıkar yol" kalmamıştır... Vesselam.

SON DAKİKA