Mehmet Sait Kılıç

Mehmet Sait Kılıç

23 Ağustos 2017, Çarşamba

Aramız boşuna şekerrenk değil!

Almanya, emperyalist ve militarist tavrıyla, faşist kimliğiyle Avrupa ve Asya pastasından iki kere kendine aslan payı istedi. İkisinde de yenildi. Küresel sistem tarafından hadım edildi. Militarizmi terk etmek zorunda kaldı...

Şimdi bu, üçüncü teşebbüsüdür.

Almanya ekonomik kalkınmayla belini doğrulttu ve AB'yi ele geçirdi.

Şimdi de Yunanistan, İrlanda, İtalya, İspanya'yı ekonomik açıdan borçlandırarak ele geçirmeye çalışıyor. Günümüzde ele geçirmek bu şekilde oluyor.

Eğer punduna getirebilirse bizi de ele geçirmek, boyunduruğu altına almak istiyor.

Bunu bazen hıyarca bazen de işi kibarca yokuşa sürerek yapmaya çalışıyor...

Almanya'nın timsah gözyaşlarına aldanmayın!

Trump'ın Kuzey Kore'ye yönelik nükleer saldırı tehditlerine Almanya şiddetle karşı çıkmış. Trump'ı "dünyayı nükleer savaşın eşiğine getirmekle" suçlamış.

Oysaki Almanların "savaş karşıtı" olduklarına dair bir kanıt yok.

Almanya uzun vadeli stratejik (süper güç olma gibi...) hedeflerine ulaşmak için bu tür parlak ve içi boş lafları kullanmayı seviyor.

Aslında Almanya savaş karşıtıymış ayağına yatarak kendi halkına şu mesajları veriyor:

-Avrupa'nın güvenliğiyle ilgili önümüzdeki süreçte Amerika'dan bir cacık olmayacak. Bizim güvenlik politikalarıyla ilgili yeni sorumluluklar almamız şart!

-Biz AB'nin patronuyuz, dış politikada daha yayılmacı ve saldırgan bir politika gütmemiz gerekiyor.

-Çıkarlarımızı ve küresel barışı gerektiğinde askerî gücümüzle korumalıyız.

Ne yazık ki, Almanların kahir ekseriyeti de refahın daha fazla artması için bu taleplere yeşil ışık yakıyor...

Alman medyası ve hükümete yakın düşünce kuruluşları da şu sıralar kapitalist ve emperyalist politikaların doğruluğunu dillendirip duruyorlar.

Anlayacağınız Sosyal demokratlarından, Yeşillere, Muhafazakârlarından Liberallere ve ırkçı AfD'ye kadar hepsi dış politika yöneliminde aynı çizgideler.

Sözün özü, bu gelişmeler 24 Eylül 2017'de yapılacak olan Parlamento seçimlerinde Almanların dünya pastasından üçüncü defa pay istemelerine çanak tutacak bir parlamento çoğunluğunun oluşacağına işaret ediyor.

Demem o ki, Cumhurbaşkanımızın Almanya'daki soydaşlarımıza çağrıda bulunarak, "Almanya şu anda işte 25-30 gün sonra yapılacak olan seçim için adeta SPD ve Hristiyan Demokratlar olarak 'Türkiye'yi ne kadar hırpalarsak o kadar içeride fazla oy alırız' havasına düşmüşlerdir. Ben de Almanya'daki bütün soydaşlarıma diyorum ki sakın bir yanlışa düşüp de bunları desteklemeyin. Ne Hıristiyan Demokratları ne SPD'yi ne Yeşilleri. Bunların hepsi Türkiye düşmanıdır" demesi boşuna değildir...

SON DAKİKA