Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

06 Nisan 2015, Pazartesi

4 Başkentli İran

Yemen'de darbeye hedef olan seçilmiş iktidarın İstanbul konsolosluğundaki ataşesi böyle diyor, "İran'ın artık Tahran'la birlikte tam dört başkenti var".
2011 Arap Baharı, Arap dünyasına kara kışları getirdi. Arap Baharı'ndan tek karlı çıkan Ortadoğu ülkesi ise İran oldu.
Suriye, Irak ve Yemen'de İran'ın askeri ve siyasi varlığı hakim durumda. İran Ortadoğu'daki bu yapılanmasına ek olarak Batı ile aradaki buzları da eritti.
Nükleer krizin çözümüyle Amerika ile el sıkışan İran; Suriye, Irak ve Yemen'deki faaliyetlerine de Batı nezdinde bir yasallık sağlamış oldu.
4 yıllık değişim sürecinin en somut resmi şu an çıkmış durumda. Ortadoğu'da etkin ve Batı'yla ittifak halindeki bir İran.
Arap Baharından önce İran'ı Batı ile barıştırmak için faal olan ülke Türkiye'ydi. Sınır komşusuna yönelik ambargoların kaldırılması en çok Türkiye'ye yarar. Bu doğrultuda 2010'un ilk yarısı Türk Dışişlerinin Tahran'ı ikna çabalarıyla geçti.
Nihayet Brezilya'nın da dahil olduğu süreç 17 Mayıs'ta Ahmedinecat'ın imzasıyla şekil buldu ve Tahran Bildirisi ilan edildi.
Türkiye'nin girişimleriyle ortaya çıkan ve Batı'yı ikna anlamında bugün varılan anlaşmadan daha somut verileri olan 5 yıl önceki o girişim Batı tarafından reddedildi.
Amerika, İran'ı inandırıcı bulmadı oysa Türkiye, Tahran'a uranyum takasını bile kabul ettirmişti.
Sonra 2011'de Arap Baharı başladı, Suriye'deki katliam süreciyle İran Ortadoğu'da etkin silahlı rol alma yoluna gitti.
Bunu Irak izledi, Irak'taki Şii iktidarlar, Amerika'yla birlikte İran'a da tabi tutuldu. Hatta biz o dönemlerde Irak Hükümetlerini anlatırken, "İran'la ABD'nin buluştuğu tek orta payda" ifadelerini kullanıyorduk.
2013'de İran'da seçim oldu, reformist Hasan Ruhahi sandıktan galip çıktı. Ruhani'nin seçim zaferi, Avrupa'daki İran algısının da değişmesine neden oldu.
Kendi ülkesinde yasak olmasına rağmen twitter kullanan Ruhani, 1986'dan itibaren Batı'yla ilişkileri olan bir siyasiydi. İsrail gazeteleri bile Ruhani'nin mollalardan şikayet ettiği yönünde haberler yaptı.
Haziran 2013'deki seçimden 5 ay sonra Amerika, nükleer müzakereleri başlattı. Bu durum en çok Suudi Arabistan ve İsrail'in canını sıktı.
Netanyahu ile Obama arasında birkaç yıldır giderek artan gerginliğin temelinde de Obama'nın İran politikası vardı. Ancak ne Suudi Arabistan'ın tepki olarak 2014'de BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğini reddetmesi ne de Netanyahu'nun serzenişleri ABD'nin Tahran'a bakışını değiştirmedi.
Türkiye'nin çizdiği yol haritasını Türkiye'yi by-pass ederek 5 yıl sonra hayata geçiren Batı bugün Ortadoğu'da ne yapmaya çalışıyor? Aslında Ortadoğu'daki çatışmalara bakınca az çok bu soruya cevap da bulunabilir.
Yeni Ortadoğu denkleminde İran eskisine göre artık çok daha etkin bir rol alıyor ve bu rol Batı'yla entegre ilerliyor.
Tabi kurulan bu denklemin bir takım sonuçları olacaktır. ABD, Suriye politikasında İran ve Rusya ile birlikte mi hareket edecek? En can alıcı kısım işte burası.
Yemen'de İran var ve ABD Yemen politikasında İran'ın karşısında saf almış durumda. Benzer bir durum Suriye'de de olacak mı? Yoksa ABD çoktan beri dillendirildiği gibi Suriye politikasını değiştirip, Esad rejiminden yana mı tavır takınacak?
ABD kendi safına çektiği İran'a, Suriye'de geri adım attırır mı? İşte bu teori gerçekleşirse o zaman yeni denklemin en büyük kaybedeni Rusya olacak.
Baştan beri Rusya ve İran, Suriye'de ortak çıkarları için hareket ediyordu. Bugün ABD, İran'ın Suriye'deki olası kayıplarını amorti ederse Tahran, Suriye rejimine verdiği desteği çeker ve Rusya ateşin ortasında tek başına kalır.
5+1 ülkeleriyle varılan anlaşma sonrası çekilen aile fotoğrafını hatırlayın, kareye girmeyen tek ülke var o da Rusya.

SON DAKİKA