Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

03 Nisan 2017, Pazartesi

Fırat Kalkanı

Fırat Kalkanı harekatıyla ilgili "neden bitti, zaten girmemiz hataydı, niye girdik ki şimdi bitiriyoruz" gibi akılları zorlayan, referandum öncesi iktidarı itibarsızlaştırmaya yönelik bir sürü gereksiz yorum ve eleştiri yapıldı.

Şunun altını çizmekte fayda var, Fırat Kalkanı Harekatı bir süreçtir, bugün önemli bir safhası tamamlanmış, sona erdirilmiştir ama Suriye'den elimizi eteğimizi çektik, geri döndük anlamına gelmez.

Bu ülkede Fırat Kalkanı ile problemi olanlar var. Onların da bilmesi gerekenleri vurgulayalım.

Operasyon 24 Ağustos 2016'da başladı.
Azez-Cerablus kuzey hattı temizlendi ardından bu hattın güneyine inildi Dabık gibi önemli bir bölge terör örgütlerinden arındırıldı son olarak da El Bab'a girildi.

"Hani Mübniç'e giriyorduk, ne oldu da bitirdiniz" diyenlere cevap vermek şart.
Bu saydığımız bölgeler hem DAEŞ terör örgütünden arındırıldı hem de bu bölgelere PKK-PYD teröristlerinin girmesi engellendi.

Evet 71 şehit verdik, mekanları cennet olsun inşallah, Allah yakınlarına sabır versin inşallah.
Suriye topraklarını özgürleştirmek, ülkemiz sınırlarını terör örgütlerinden koruyabilmek uğruna canlarını feda eden kahramanlarımız onlar.

Ne yaptılar bir bakalım, Fırat Kalkanı harekatıyla?

7 ayda 2015 kilometre karelik alan güvenli bölge haline getirildi. Bu alanda 243 yerleşim birimi terör örgütlerinden kurtarıldı.
Suriyeli mülteciler yıllar sonra "mülteci" sıfatlarını geride bırakıp ilk kez kendi topraklarına güvenli şekilde dönüp, yaşama fırsatı buldu.

O Suriyelilerin sayısı 50 binden fazla. Giderek de artıyor.
Mesela şu an Humus'ta kuşatma nedeniyle mahsur kalan binlerce sivil var.
Kuşatma altından kaçıp, Cerablus'a geliyorlar.

Cerablus Suriye'nin kuzeyindeki en güvenli şehirlerden biri haline geldi. El Bab da öyle.
Yıkılan bir şehir var ortada yeniden imarı söz konusu. Buraya da binlerce Suriyeli geri dönmeye başladı.

En önemli amaçlardan biri sınırımızı terör örgütlerinden korumaktı.
Azez-Cerablus hattı ile güneyde El Bab'a uzanan bölge Türkiye destekli muhaliflerin elinde. PYD koridorunu ikiye bölen puzzle parçası sadece ve sadece bizim kontrolümüzde.

PKK-PYD terör örgütünün işgalindeki Afrin ile Kobani arasındaki koridordan bahsediyoruz. Terör örgütleriyle üst akıllarının hedefi olan bu iki şehri birleştirip, tek kanton ilan etme hayallerini suya düşürmüş olduk.

Şimdi bir Rakka operasyonu var onun öncesinde Münbiç'teki PKK-PYD işgaline müdahale için bir hedef belirlenmişti.
Ama ABD'nin PYD ısrarı devam edince bir de devreye Rusların PYD ile işbirliği girince mantıklı davranıldı ve olası bir müdahale ertelendi.

ABD ya da Rusya Suriye'de bundan sonra ne yapacak olursa olsunlar, Türkiye'nin de Suriye'de önemli ve stratejik konumda olan bir karargahı var artık.

Kaldı ki Suriye'de yapılacak iş DAEŞ teröristlerini alaşağı etmekse, Fırat Kalkanı bunun en önemli göstergesi oldu.
Rakka için de Musul için de en geçerli referans haline geldi.
En geçerli diyorum çünkü Fırat Kalkanı, Suriye'de bir terör örgütünü kovup diğerini getiren, sözde kurtarma operasyonlarının foyasını ortaya çıkardı.
Fırat Kalkanı ile terör örgütlerinin hepsi kovuldu, kurtarılan şehirler o toprakların gerçek sahiplerine bırakıldı.

O nedenle kimse Fırat Kalkanı üzerinden itibarsızlaştırma operasyonlarına teşebbüs etmesin, Türkiye'nin bu kararı almasında mevcut şartların gerektirdiği bir lüzumla birlikte bir de ABD'ye meydan okuma var.
Fırat Kalkanı operasyonunu bitirmek dendiğinde ABD'ye bir de rest çekildiğini görmek lazım.
O da Rakka operasyonuyla ilgili Türkiye'den talep edilen desteğin verilmeyecek olması.
Bu durum ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'un Ankara temaslarında da açıkça ortaya çıktı. Tillerson'un ziyaretini FETÖ'cüler ya da Fırat Kalkanı ile ilgili problemi olan zihniyet tek taraflı bir şekilde, "bakın ABD size destek vermiyor" gibi yorumlamaya kalksalar da işin aslı Fırat Kalkanı cevabıyla ABD Dışişleri Bakanının Ankara'dan elinin boş döndüğüdür.
Yoksa neden Tillerson'un peşinden ABD Dışişleri Müsteşarı Ankara'ya gelsin ki.

SON DAKİKA