Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

24 Nisan 2017, Pazartesi

Nereye kadar tehdit

Almanya'da ciddi bir kanat, Türkiye ile müzakerelerin derhal durdurulmasını savunuyor.
Koalisyon ortakları, muhalefet partileri, eyalet bakanları son derece tehditkar tavırla, ille de müzakereler bitsin diyor.

Merkel cephesi bu konuya karşı ihtiyatlı.
Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel son açıklamasında da diyalogdan yana olduğunu söyledi.

Üç eyalet seçimi ile Eylül'de genel seçimi olan Almanya'da iktidar, Türkiye meselesini iç politikada kazanıma çevirmenin derdinde.
Biliyorlar ki müzakereleri durdurmak demek Merkel'in baş aktörü olduğu mülteci anlaşmasının feshi demek.
Bu da 2015 Haziran'ında yaşanan mülteci kaosunun bu yaz yeniden bir kabus gibi üzerlerine çökmesi anlamına geliyor.

Bu hafta Malta'da G20 Zirvesi var.
Alman Die Welt gazetesi zirvede Türkiye ile müzakerelerin durdurulması yönünde bir karar alınabileceğini yazdı.

AB'nin bu seçeneği kullanması büyük bir risk.
Geçen Kasım ayında Avrupa Parlamentosunda alınan müzakerelerin durdurulması yönündeki karar sonrası Türkiye'den rest gelmişti.
Hemen ardından ortamı yumuşatmaya çalışmışlar, kararın bağlayıcı hükmü olmadığını, tavsiye niteliği taşıdığını vurgulamışlardı.

AB, mülteci anlaşması ortadayken, seçim öncesi Türkiye düşmanlığıyla ırkçı kesimlerden oy devşirme derdine düşen Alman muhaliflerin aklına uyup da böyle bir karar almayı çok anlamlı bulmuyor.

Kaldı ki işin bir de NATO ayağı var.
Türkiye ile müzakerelerin durdurulmasının NATO'daki yankısının da olacağı varsayımıyla düşünenler bu durumun Türkiye'yi Rusya ile iyice yakınlaştırmak olacağının farkındalığıyla hareket ediyor.

Ve şunu çok iyi biliyorlar ki, Türkiye ile müzakereleri durdurduklarında bu Türkiye'nin hiç de umurunda olmayacak.

O nedenle Türkiye karşıtlığını terör örgütleri üzerinden yürütmeyi yeğliyorlar.

Mesela "Türkiye ile müzakerelerin durdurulmasına karşıyım" diyen Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel "hayır oyu verenleri desteklememiz lazım" dedi.
Alman Bakanın ifadesi aynen şöyleydi, "yapmamız gereken, anayasa değişiklikleri lehinde oy kullanmayanları güçlendirmek. Ne de olsa Türkiye'de halkın yarısı, hatta belki daha fazlası bu değişikliklere karşı oldu, onları güçlendirmeliyiz…"

Öte yandan AGİT'in gözlemci diye Türkiye'ye gönderdiği Alman milletvekili Andrej Hunko'nun PKK paçavralarıyla fotoğrafı ortaya çıkmıştı.
Alman vekil fotoğraf skandalına izah getirmek için yaptığı açıklamada "PKK'nın terör örgütü listesinden çıkarılması lazım" diye konuştu.

Hatta bir adım daha ileri gitti ve Alman meclisinin bir ara PKK'yı silahlandırmayı düşündüğünü söyledi.
Yani "ne olmuş bir fotoğraf çektirdiysem, bizim meclis direk PKK'ya silah vermeyi planlıyor" demek istedi.

Türkiye'de referandum sonrası hazırlanan Gezi planı tutmadı. Almanya ise bu konuda ısrarcı, bir çok şehirde hayır yürüyüşleri yapılıyor.
Ve Almanya'nın Dışişleri Bakanı hayır oyu verenleri desteklemekten bahsediyor.
Evet oyu veren Türkleri Avusturya'da fişliyorlar, Almanya'da çifte vatandaşlık haklarını geri almayı planlıyorlar.
Bunu yaparken terör örgütleri üzerinden hayır kampanyalarını hızlandırıyorlar.
Bir adım ötesinde formalite icabı terör örgütü listesinde tuttukları PKK'yı da bu listeden çıkarmayı gündeme alacaklar.

AB'nin müzakere tehditleri 2 yıldır hep vardı, hepsi boşa çıktı.
Kaldı ki Fransa'da Frexit vaadiyle sandığa giden Marine Le Pen'in Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna kalması bile AB için inanılmaz derecede bir can sıkıntısı.

Türkiye'yi AB tehdidiyle dizayn edemeyecekleri artık açık.
Tehdit olmuyorsa o zaman direk saldırı.
Şu an planladıkları bu.

SON DAKİKA