Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

03 Temmuz 2017, Pazartesi

Alman bakanın düşünce özgürlüğü itirafı

Soru: "Türkiye'yi düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda eleştirirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya'da bu haklardan yararlanamayacağını Türklere nasıl izah edeceksiniz?"

Cevap: "Bu konu düşünce ve ifade özgürlüğünden öte, Almanya'nın dış politika çıkarlarına uygun değil".

Soru bir gazeteciye ait, cevabı veren muhatap ise Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel.
Alman Bakan meseleyi çok güzel özetliyor, 'düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü hikayedir' diyor, 'işimize gelince kullanırız, işimize gelmediğinde sümen altı ederiz' diyor.

Açık açık itiraf ediyor.
Yoksa Mart ayında Türkiye Dışişleri Bakanının uçağını indirmeyen, Türk bakanı Türkiye'nin toprağı olan başkonsolosluk binasına sokmayan, gözaltına alıp sınır dışı eden, Türk vatandaşlarına at ve köpeklerle saldıran Hollanda'ya sahip çıkmazlardı, "Hollanda'nın özgürlüğü nerede kaldı" derlerdi.

Ama bunu demeyen aksine saldırıları, hukuksuzluğu sahiplenen Almanya'ydı.

Tıpkı Türk bakanlara konuşma yasağı getiren, sansür uygulayan, bakanlarımıza gurbetçilerle buluşma fırsatı vermeyen, parayla kiralanan salonların sözleşmelerini polis tehdidiyle iptal ettiren Almanya olduğu gibi.

Tıpkı PKK ve FETÖ teröristlerine kucak açan, caddelerde terör propagandası için meydan ve salon tahsis eden Almanya olduğu gibi.

Tıpkı gazeteci ya da milletvekili görünümünde Türkiye'ye casus yollayan Almanya olduğu gibi.
Tıpkı gazeteci ve milletvekili görünümlü ajanlarına güney doğuda, Suriye sınırında terör propagandası yaptıran Almanya olduğu gibi.

Sonra o casusları yakaladık diye, o ajanları İncirlik Askeri Üssüne sokmadık diye isyan eden Almanya'yı gördük.
Şimdi de Cumhurbaşkanımıza sansür uygulayan Almanya karşımızda.

Cumhurbaşkanı Erdoğan G20 zirvesi için Hamburg'da olacak.
Erdoğan Almanya'da Türk vatandaşları ile bir araya gelir diye engellemeler başladı.

En büyük korkuları Erdoğan.
O nedenle 16 Nisan referandumunda Türkiye sivil bir anayasaya geçmesin diye her türlü saldırıyı yaptılar.
Erdoğan saldırı ve tehditlere hodri meydan deyince de açıkta kaldılar.

Dışişleri Bakanları "Erdoğan'ı Almanya'da konuşturmayacağız" diyor çünkü Almanya'daki gurbetçilerin Erdoğan sevgisini bile hazmedemiyorlar.
O gurbetçilerin %69'u Erdoğan'a oy verdi diye hepsini sınır dışı etmeyi dahi düşündüler.

Mesele düşünce özgürlüğü ya da ifade özgürlüğü veya demokrasi olunca ise bunun kendileri gibi olmayanlara karşı bir silahtan ibaret olduğunu saklayamaz hale geldiler.

O nedenle Dışişleri Bakanları "boş verin düşünce özgürlüğünü" diyor, "bunlar hikaye asıl mesele Erdoğan" diyor, "derdimiz hiçbir yere demokrasi falan getirmek değil, tek derdimiz Türkiye" diyor.

Hepsini kenara bırakın, "Erdoğan'ın Türkiye'si menfaatlerimize aykırı" diyor, daha ne desin.

Batılılar yıllardır dünyanın geri kalanını özgürlük yalanlarıyla kandırdı.
Kendilerini hep demokrasinin beşiği, insan haklarının merkezi, hukukun tek uygulandığını yer olarak gösterdi.
Ama artık maske düştü.
Onların bu maskesini Cumhurbaşkanı Erdoğan düşürdü.
Maske düşünce de artık itiraflar başladı.
Bu saatten sonra yalanlarına Türkiye'nin karnı tok.
Onlar da kirli yüzlerini göstere göstere kirli tezgahlarına devam ediyorlar.

SON DAKİKA