Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

04 Eylül 2017, Pazartesi

Alman hukuk devletinin ilkeleri!

PKK terör örgütüyle bağlantılı Alman casusların enselenmesine Almanya Başbakanı Merkel'den şöyle bir tepki geldi, "Türkiye'deki göz altıların bizim hukuk devleti ilkelerimizle bağdaşan hiçbir yanı yok".

Merkel'in bu değerlendirmesi çok yerinde ve doğru bir tespit.
Türk yargısıyla Alman yargısı arasında çok ciddi ilkesel farklılıklar var.

PKK her iki ülke için de bir terör örgütü.
Milletvekili veya gazeteci kamuflajıyla PKK terör örgütü için çalışan casuslar her iki ülke için de terörist tanımındadır.

Almanların ceza kanununun 129. maddesi bu durumu açık bir şekilde ifade ediyor. 129. maddenin b bendinde "suç işlemeye yönelik terör amaçlı yabancı örgüt" ifadesiyle yurtdışındaki terör örgütlerinin Almanya'daki bağlantılı üyeleriyle ilgili hukuki düzenlemeler ele alınıyor.

Bu maddeye 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından El Kaide ve şimdi de DAEŞ terör örgütü için eklemeler yapıldı.
Ara sıra bazı PKK'lı teröristler de bu madde kapmasında yargı sürecinden geçiriliyor.

Ara sıra diyorum çünkü PKK Almanya için resmen bir terör örgütü olmasına rağmen yüzlerce PKK'lının Almanya'da terör propagandası yapmasına müsaade ediliyor.

129. maddeden yargılanan bazı PKK'lı teröristler bazı durumlarda suçlu bulundu.
Ancak çoğunda da siyasi baskı devreye girdi.
Çünkü "yabancı terör örgütü" ifadesinin yer aldığı Alman ceza kanunun 129. Maddesinin b bendine göre, terörist muamelesi görmesi talep edilen kişilerle ilgili karar, federal başsavcılık, federal adalet bakanlığı, başbakanlık, dışişleri bakanlığı ve federal içişleri bakanlığının istişaresiyle alınıyor.
Kısacası siyaset, yargıya direk müdahale edebiliyor ve bu durum ceza kanununun ilgili maddesinde resmen işletiliyor.

Böyle olunca 2015 yılında 129. Maddeden yargılanan bir PKK'lı terörist, mahkemede suçlu bulunmasına rağmen siyasilerin istişaresiyle cezai indirimden faydalandı.
Denildi ki, "bu kişi PKK'lı ama PKK, DAEŞ ile mücadele ediyor, o halde masumdur".

Bu kararda DAEŞ ile mücadele ediyor denilen PKK'dan kasıt Suriye'deki uzantısı PYD. Yani Alman makamları PKK ile PYD arasında bir fark olmadığını da beyan etmiş oluyor.

Ama bunu işlerine gelince böyle görüyorlar, bir PKK'lıyı aklamak için Suriye uzantısı PYD'nin DAEŞ terör örgütüyle sözde mücadelesini emsal gösteriyorlar.

Almanya'da siyasetin yargıya müdahalesini içeren 129. Maddedeki keyfi karar alma mekanizmasına bir örnek de şöyle verebiliriz. PKK, bu maddeye uyuyor ama yargı PKK'yı bir terör örgütü değil de özgürlük mücadelesi veren bir örgüt olarak yorumlayabiliyor.

129. madde FETÖ'yü de kapsıyor. Ama şu ana kadar hiçbir adım atılmadı, gündeme dahi gelmedi.
Türkiye'nin iadesini istediği FETÖ teröristlerine sığınma hakkı verildi, Adil Öksüz için "burada yok, olsa da hukuken iade edilmesini gerektirecek bir durum yok" denildi, son olarak Almanya'daki FETÖ'cülerin mal varlıklarının dondurulmasına yönelik talep de reddedildi.

Peki Almanya, PKK ve FETÖ teröristleri için koruma kalkanı olarak kullandığı 129. maddeyi kime karşı kullanıyor? Karşımıza DAEŞ teröristleri çıkıyor.
Ama burada da keyfi uygulamalar var. DAEŞ kılıfına sokup önlerine gelen Müslümanı göz altına alıp, sınır dışı edebiliyorlar ya da camilerin kapısına kilit vurabiliyorlar.
Aralık ayında Berlin'de kamyonla Noel Pazarına dalan DAEŞ teröristinin gittiğini iddia ettikleri camiyi kapatmaları gibi.

DAEŞ, El Kaide, PKK, FETÖ bunların hepsinin üyeleri Türkiye'de yargı sürecinden geçiriliyor, ister Alman asıllı ister başka ülkenin vatandaşı olsun fark etmiyor.
Almanya ise yasalarla sabit olmasına rağmen yargıyı siyasi baskıya tabi tutarak, üstelik bunu da yasal kılıfına sokarak, bu durumu keyfi olarak istediği zaman istediği şekilde kullanabiliyor.
Yani "Türkiye'deki göz altıların bizim hukuk devleti ilkelerimizle bağdaşan hiçbir yanı yok" diyen Merkel sapına kadar haklı.

SON DAKİKA