Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

07 Eylül 2017, Perşembe

Bangladeş-Arakan

Arakan'da katliamlardan kaçanların sayısı 146 bini buldu. Binlerce kişi hayatını kaybetti.
Myanmar'da Budist çetelerin yaktığı köylerden kaçmaya çalışanların tek umudu sınırı geçip, Bangladeş'e varabilmek.

Arakanlı Müslümanlar, ya deniz yoluyla ya da sınır hattındaki Naf nehrinden geçmek suretiyle Bangladeş'in Cox's Bazar kentine ulaşmaya çalışıyor.
Sınırı geçmeleri için derme çatma teknelere biniyorlar ve saatlerce yürümek zorunda kalıyorlar.
Geldikleri noktada ise Türkiye'nin son hamlesiyle açılan bir sınır kapısı var.
Zira Bangladeş yönetimi, Türkiye'nin baskısı olmasa sınıra gelen Arakanlıları almaya hiç niyetli değildi.

Katliam süreci 25 Ağustos'ta başladı, BM Cox's Bazar'da kendi imkanlarıyla çadır kurmaya çalışan Arakanlılara yardım elini uzatmadı. Yardım Türkiye'den gitti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, TİKA ve Kızılay yetkilileri Bangladeş'e sığınan Arakanlılar için bölgeye gitti. Ayrıca Türkiye'den yardım gemisi de bölgeye ulaştı.

Peki Bangladeş yanı başındaki Müslüman katliamına neden duyarsız kalıyor?
Aslında Arakan'da bugün yaşanan katliam yeni bir durum değil. 2010'dan bu yana devam eden bir süreç var.
Daha önceki yıllarda meydana gelen katliamlarda da Arakanlılar yine ortada bırakılmışlardı.
2012'de Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina Vecid, sınırlarına gelen Arakanlı Müslümanların, Myanmar vatandaşı olduğuna dikkat çekip, sorumluluğun kendilerinde değil Myanmar Hükümetinde olduğunu vurgulamıştı. Sınıra gelenlerin geri dönmesi için ellerinden geleni yaptıklarını söylemişti.

Bangladeş'teki yönetimin, kendi ülkesindeki Müslümanlara yönelik saldırı politikası yürüttüğü biliniyor. Cemaati İslami partisine yönelik yıllardır yapılan saldırılar var. Partinin eski lideri Gulam Azam dahil neredeyse tüm yöneticileri hapsedildi sonra da infaz edildi.

Bangladeş'te Müslümanları idam eden Hasina Vecid yönetiminin, Myanmar'daki katliamlardan kaçan Arakanlılara sahip çıkmaması hiç de sürpriz değil.
Türkiye'nin son çağrıları ve girişimleri sayesinde Bangladeş yönetimi, Arakan konusunda biraz daha duyarlı hareket etmeye başladı.
Ancak Türkiye olmasa bu zulme sessiz kalmaya devam edeceklerdi.

Bangladeş'teki yönetimle Myanmar rejiminin ruh ikizi olduğunu görüyoruz. Arakanlı Müslümanlar konusunda sınır hattına döşenen mayınlar da bu durumun bir göstergesi kabul edilebilir. Budist çeteler, Arakanlılar kaçamasın diye sınıra mayın döşüyor, Bangladeş yönetimi ise kendi sınırının mayın tarlası haline getirilmesine zayıf bir protestoyla karşı çıkıyor.

İki rejimin ruh ikizi olmasında FETÖ örneğini de gösterebiliriz.
Bangladeş'te 4 FETÖ okulu var ve bunlar kapatılmadı. Myanmar'daki FETÖ okulları da faaliyete devam ediyor.
Turkish Hope School ve Horizon International School gibi FETÖ terör yapılanları hem Bangladeş hem de Myanmar'da terör aktivitelerini sürdürüyor.

Kapatılmayan bu okullarda terör faaliyetlerinin devam etmesinin yanı sıra Arakanlı Müslümanlara sahip çıkmayan Bangladeş ile Arakanlı Müslümanları katleden Myanmar'ın FETÖ'cü teröristlere ev sahipliği yapıyor olmaları da bu ülkelerin FETÖ terör şebekesiyle olan işbirliklerinin önemini göstermektedir.

SON DAKİKA