Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

09 Ekim 2017, Pazartesi

“Ne işimiz var İdlib'de” diyen var mı hala?

24 Ağustos 2016'da Fırat Kalkanı Harekatı başladığı gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Biz Türkiye'nin yabancı bir ülkeye silahlı güç göndermesini doğru bulmayız. Suriye sıradan bir ülke değil orada Rusya var ABD var İran var. Uluslararası hukukun dışına çıkmamalıyız" demişti.

Operasyonda öncelik Cerablus'tu, ardından El Bab'a kadar gidilmişti. Fırat Kalkanına karşı çıkanlar, "ne işimiz var Cerablus'ta" dedikten sonra "ne işimiz var el Bab'da" demeye başlamışlardı.

Ne işimizin olduğu operasyon bittikten sonra ortaya çıktı.
Sınır hattındaki PKK-PYD işgalindeki bölgelerin arasında tampon oluşturduk, terör örgütlerinin koridor kurmasını engelledik.

PYD planı yürütenler, terör koridorunda Azez-Cerablus hattının güneyinden hat açma planını devreye sokmak zorunda kaldılar.

Bugün İdlib'te harekat var. TSK orada, tıpkı Fırat Kalkanındaki gibi Özgür Suriye Ordusu sahada, Türk askeri ise onlara destek sağlıyor.

Tabi İdlib harekatının Fırat Kalkanından bazı farkları var.
Fırat Kalkanında belli bir alanı kontrol etmeyi amaçladık ve kısa sürede bu hedefe ulaştık.
İdlib'te ise Astana'da alınan "çatışmasızlık bölgeleri" kararının içinin doldurulması planlanıyor.
Yani İdlib içerisindeki çatışmasızlık bölgeleri denetim altına alınacak.
Buna mukavemet eden olursa da püskürtülecek.

Bunun yanı sıra İdlib'te bir öncelik daha var.
PYD terör örgütünün Afrin'deki yapılanması, İdlib'e kayabilir.
ABD yaklaşık 2 ay önce bunun sinyalini vermişti.
Obama ve Trump'ın DAEŞ özel temsilcisi Brett Mcgurk, "İdlib'te El Kaide egemenlik kurarsa, müdahale ederiz" demişti.
Bu şu anlama geliyordu, ABD El Kaide bahanesiyle İdlib'e girip, bölgeyi PYD teröristlerine teslim edebilir.

ABD'nin Afrin-İdlib planını hesaba katarsak, Astana süreciyle İdlib'e yönelik operasyonda, ABD El Kaide bahanesiyle İdlib'e girmeden, biz girmiş olduk, diyebiliriz.
PYD'nin yarın öbür gün İdlib'te olası yapılanmasının önüne geçmiş olabiliriz.

Bir de İdlib ajandasında şu var.
Eğer operasyon planlandığı gibi giderse arkasından Afrin'deki PYD teröristlerine de bir darbe vurulabilir.

Tabi bu aynı zamanda ABD'nin Suriye'deki tekerine çomak sokmak anlamına geliyor. Zaten ABD'nin vize başvurularını durdurma kararı da FETÖ casuslarının yakalanmasının yanı sıra Türkiye'nin İdlib'e yönelik operasyonuyla direk alakalı.

Aslında ABD'nin vize kararı, İdlib meselesinin ne kadar doğru bir adım olduğunun göstergesi.

Dün "ne işimiz var El Bab'da" diyenler, Azez-Cerablus hattının hem DAEŞ hem de PYD teröristlerinden arındırılmasıyla suspus olmuştu.
Bugün de "ne işimiz var İdlib'te" diyenler çıkacaktır mutlaka, o yüzden peşinen bilsinler ki, eğer dün onlara kulak verilseydi de El Bab'a girilmeseydi, bugün zaten İdlib diye bir şey kalmayacaktı bizim için.

Suriye ve özellikle de İdlib, çok ama çok karmaşık. Bu karışıklığın içerisinde dost kim düşman kim görünemez hale de gelebiliyor. Üstelik birden fazla terör örgütü ve onların arkalarındaki güçler de cabası.
İşte bu nedenle Suriye meselesinde hem masada hem sahada olabilmek sınır güvenliğimiz açısından olmazsa olmaz.

SON DAKİKA