Gizli Kardinal kime denir?
2. Papa Jean Paul'ün ölmeden evvel Papa sessiz sedasız bir atama yaptı.
21 Şubat 1998 tarihinde resmiyet kazanarak yürürlüğe giren bu atama olayı ile
Kardinaller Koleji'ne (Vatikan'ın senatosu) 20 yeni kardinal daha atandı. Böylece Papa'nın ölümünden sonra yapılacak olan seçimde oy kullanma hakkına sahip olan kardinal sayısı 122'ye yükseltildi. (Gerçekte 166 kardinal var. Bunlardan 80 yaşının üstündekiler oy kullanamıyorlar). Bu noktaya kadar kafaları karıştıracak herhangi bir durum söz konusu değildi. Ancak 2. Papa Jean Paul, sadece 20 yeni kardinali daha atamakla kalmamış, aynı zamanda bir asırdır uygulanmayan bir hakkını da bu atamalar sırasında kullanmıştı
. "In Pectore" olarak da bilinen
"gizli kardinal atama" hakkını da Papa, başka bir dine mensup olan birini, kilisenin bağrına bastığı kişi olarak ilan ederek, kardinal yapmıştı.
Başka bir dinden olan bu kişi, kendi dinine mensup görünerek, güven toplayacak, kendi çevresini ve destekçilerini oluşturacak, daha sonra da bu gücünü mensubu olduğu dinin Hıristiyanlık'a hizmet etmesi için kullanacaktı.
2. Papa Jean Paul'ün seçtiği iki kardinalden birinin
Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki bir din adamı olduğu tahmin edilirken diğerinin de Orta Doğu'dan
Müslüman bir lider, kral veya bir din adamı olduğu varsayılıyor.
Bu da,
Müslüman olan ve modern İslam anlayışının oluşturulup, aynı
Gezi Olayları sonrasında çıkıp Müslümanları da kendi içerisinde sınıflandırmaya giden
Antikapitalist Müslüman grupları gibi, dinin kendine has kurallarını küresel hedefler dahilinde eriterek, Müslümanlığın temellerini sarsarken, kilisenin bağrına bastığı bir din ajanı olarak, Hıristiyanlık dinine hizmet edilmesi anlamına geliyor. Daha basit bir ifade ile aslında seçilen gizli kardinalin küresel ekonomi ve güçlere hizmet etmek için dini kullandığını ya da kullanacağını işaret ediyor.
Gizli Kardinal'in yeniden gündeme gelme nedeni ne olabilir?
Son dönemde yaşanan operasyonlar ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir
Yeni Türkiye oluşumundan rahatsız olan dış güçlerin, ekonominin
Avrasya'ya kayması ve Türkiye'nin enerji geçişleri açısından önemli bir role sahip olması nedeniyle hükümet hedefinde Türkiye'yi güçsüzleştirme ve yeniden
kendine bağımlı haline getirme politikasına girmiş olduğunu göstermektedir. Bu durumda bu güçleri destekleyenlerin de, arkasında gizli çıkar ilişkileri olduğu akla gelmektedir.
Aytunç Altındal da çalışmalarında bu kişinin Müslümanlar'ın içinden çıkabileceğinden ve bunun bir tehlike olduğundan, herkesin de bu tehlikenin farkına varması gerektiğinden ve söylenilenlere aldanılmaması gerektiğinden bahsetmiştir.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonun bir ucu
ABD ve
İsrail'deki '
istihbarat örgütleri'ne, diğer ucu da Hıristiyan dünyasının kalbi Vatikan'a dayanıyor. Vatikan'da da,
'Gizli Müslüman Kardinal' olduğu gibi,
'Müslüman Kisveli Gizli Hıristiyanlar' da bulunduğu da bir gerçek!
Bu durumda herkes aynaya bakıp şu soruyu sormalı, ya gizli kardinal oyunun bir parçası ise ve
Müslümanlık kullanılarak, kardeşlik mesajı verilirken aslında aynı dine mensup olanları karşı karşıya getirip güçsüzleştirmek hesaplanıyorsa?